22 Ekim 2014 Çarşamba

SONBAHAR



Ekimin ortasındayız.Hava çoğunlukla kapalı.Ruh halimle sidik yarıştırırcasına kapalı.Belki de hava kötü diye ben de öyle hissediyorumdur.Her neyse.Özellikle gece geç yatmam ve lüzumsuz işlerle uğraşırken bir alışkanlık edindim.Saplantıya dönüşmese zaar.Selinin fotoğraflarına uzuuuun uzun, hülyalı bakışlar atıp göz gezdiriyorum.Birlikteyken de test edip onayladığım gibi Allah yaratıyor.Özenli bezenli ‘’Pörfekşınıs’’ bir işçilik harikası.Çok düşünüyorum.Olaylar tazeyken bile bu kadar yoğun düşünmüyordum. Ulan unutmuş mudur acep beni.O da düşünüyor mudur iyi mi ettim kötü mü diye… Konuşulacak olsa birden bire ‘’insanlar kararsız kaldığında en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir Selin; ama sen kötü bir karar verdin’’ demek isterdim.Bana güzel zamanlar yaşattı gerçekten.Şükretmeyi tekrar hatırlattı.İşler yoluna girer belki diye umut etmeyi hatırlattı. Uzaktan sevmeyi ben zaten biliyordum. Ben de ona bunu öğretmişimdir kısa zaman da olsa. Uzaktan sevmeyi, habersiz sevmeyi, karşılıksız sevmeyi ben bilirim ben!!!(RTE MODE:ON)
Uzun yıllar anlamsız bir şekilde arkadaşımı sevdim.(Aslında yılların uzunluğu aynıdır hemen hemen) Arkadaşlığımız bozulmasın diye söylememeyi , yutkunmayı tercih ediyordum. Ta ki o gidene kadar. Yani gideceğini sanmama kadar. İtiraf edince de olanlar oldu ve stüdyo bir anda karıştı .

O hikaye geçti amk tamam… Selin ve kısa süreli birlikteliğimiz diyordum heh.Ulan ağzıma da hiç yakışmıyor; ben ve birliktelik duy da inanma.Yıllarca tek taraflı, platonik, ezik. Sonra hiç alaka , fıstık gibi kız seni sevsin durduk yere. Kader çok cilveli haaa sikerim eheheh.
Kızlar hakkında öneri ve görüş bildirecek biri asla olamam ama doğum günleri önemlidir.Ben sadece doğum gününü özellikle ilk kutladığım için oldu bunlar.Ah ulan ah.




Serranın dooğom günü birkaç gün sonra ve bu kadar destek verici , hoşsohbet olmasından dolayı özel bir şeyleri hak ediyor. Bari o beni bırakmasın lan. Önemsenmeyecek kadar değersiz, nefret edilecek kadar kötü, sevilmek için uzak biri olmamalıyım. (Kronoloji bilimine saygılarımı sunarım J )


                                                        Hey yo 1 haftadır temizim ayrıca ahbap!

Ben bari birilerini mutlu edeyim mantığıynan (karmaya göre belki beni de mutlu eden çıkar) Serranın doğum gününde birkaç jest yaptım.Bana saydırdığı için ismini değiştirdiğim kişi gibi (ki değiştirdiğim ismi unuttum şu an :)) onun gibi kurtarıcıydı beni teselli etmesi bakımından Serra.Tekrardan sağolsun.Nice senelere


23 Ekim

Yine sıkıcı bir gün. Spora da gitmediğim zaman gerçekten yapacak hiçbir şey kalmıyor.Kitap okumaya başladım.Serra almış ben de aynısını aldım.Tesadüf Chuck Palahniuk’un Ölüm Pornosunu almış.Sen de al dedi ortak okuruz.Hoşuma gitti.Acaba özellikle mi Chuck amcayı tercih etti; çünkü ben paylaşırım ve sevdiğim bir yazardır.Herşeyden öte Fight Club’ın yazarı ve diğer kitaplarını da okudum.Gösteri Peygamberi’nin filmi yapılsa en az Fight Club kadar popüler olur.Ki Fight Club ilk gösterime girdiğinde o kadar ön planda olmamış.Dvd satışları ve sonrasında kitlesini artırmış ve hak ettiği değeri görmüş bir şaheser.

        Sıkıcı günden geriye kalan düşünceler yumağı.Bir üniversite bitti.Açıktan okudum.Çoğu kişinin gözünde değer görmese de bir şeyler için çabaladığım sonucudur bence.Aslında resmi olarak yazın mezun olmuştum.Fakat askerlik tecil durumu sebebiyetiyle ve dolayısıyla ikinci sınıfa geçtiğim İstanbul Uni Tarih bölümünün kayıtları tamamlanıp öğrenci belgemi alana dek diplomamı alamazdım. Çünkü askerlik durumunu mezun olduğum okulun belgesiyle sürdürüyordum ve diğer okulun öğrenci belgesiyle tecili uzatmam gerekliydi kapiş (gereksiz ve ayrıntılı bilgi amık). Askerlikle asla sorunum yok, her Türk asker doğar lafına katılıyorum.İstisnalar elbette ki var.Her insanın yaradılışı buna müsait değildir.Ama biz savaşçı bir ırkın tohumlarıyız.Fakat şu anki hükümetin tutumları ve Işid tiyatrosunun kurbanı olmak istemem hem de şu anki ülke şartlarında.Ne şehit ne kahraman olursunuz.Başımızdakilerin o an neye ihtiyacı varsa o sıfatı alırsınız. Küçük masum bir çocuk olsanız bile hiç haketmediği üzere terörist damgası yiyebilir lüzumsuz kalabalıklardan.Işidin santra yaptığı bir kelle de olmak istemiyorum.


Biz savaşçı bir ırkın tohumlarıyız demiştim.Yaradılışımıza, evrimimize ters gitmek olmaz. (hem evrim hem yaradılışı kullandım bi terso olmasın). Ki zıt şeyler gibi gelmedi hiçbir zaman bana bu konu.
Daima siyaset meydanı,genç bakış, ters sokuş, dar alanda kısa paslaşma programın ismi ne olursa olsun bu şaklabanlık ve reyting maymunluğu sürecek ve dolayısıyla çoğunluğu cahil bırakılmış, gelişmeye, öğrenmeye kapalı dindar kesimle, belki de peşinen kararını vermiş biraz okumuş kesim karşı karşıya getirilecek. Bize en ters gelecek görüşlere bile vakit ve kafa ayırıp incelemek gerekiyor. Almaya açık olmak gerekiyor (her koşulda değil)! J

         Aha işte tam da bu tipler yüzünden öğrenmemiz, o ilk emri uygulamamız gerekiyor.Yoksa 56 dk'dır ateist olduğunu vurgulayan, saygın ve başarılı adama dangalak dangalak sorular yöneltirsin.Sağdaki kızımız da maden arıyor hey yavrum hey...

Çok bağlantısız bodoslama hiçbir dayanağım olmayan sadece bana ait bir düşünce…Bu kadar keskin hatlarla karşı karşıya olmamalı evrim ve yaradılış.Ben her şeyden öte inanmaya ihtiyacım olduğu için inanıyorum.Kanıtlar hala tatmin edici gözükmese bile inanmaya muhtaç hissettiğim için inanıyorum.Hep de şart koyuyorum okumaya başlayıp kendim karar vermeliyim diye.Fuzuli şeylere boğuluyorum ve zaman geçiyor.Her neyse; dayanaksız tamamen benim sikik düşünceme gelirsek.Bana göre ne dincilerin düşündüğü gibi insanlık olduğu gibi zembille dünyaya indirilmiştir ne de, olduğu gibi mayminler ‘’kankiler iki dk insan olalım’’ diyerek evrilmiştir.Türler arası geçiş olabilme ihtimali çok ortadayken olduğu gibi reddetmek olmaz.Milyonlarca yıl, canlılar yaşamak için neye ihtiyaç duyarsa o şekilde bir gelişim göstermiş ve farklı canlılar farklı özellikler kazanarak çeşitliliği meydana getirmiştir.En basitinden bazılarının boynu uzamış ve otlara yetişebilmiş, bazıları zıplamasını geliştirerek fiziksel olarak gelişmiştir vb. Bu gelişimler sonrasında zaten şu anda da mevcut canlılarda buna kanıt eski uzuvları bakidir.Canlı yaşayış biçimini değiştirir ve kullanmadığı uzuvları zaman içinde yok olur. Ne şimdi Adem maymun mu? Yoooo; primat ortak atasından geliyoruz eyvallah buraya kadar, ki bunlar grup halinde, sosyal şempanz dayılar zaman içinde kendini geliştirir ve Tokiye girelim böyle olmicak topraaam derler.Bizim adam gibi adam ilk insan, o ayağa yeni kalkmış tıraş ve epilasyondan bihaber magandalardan sonradır diye düşünüyorum.Şimdi onlar düşünsün!

Bilmediğim konularda ateş ettiğim yeter diyerek kendi sikik mevzuma dönüyorum.İnanmaya ihtiyacım olduğundan bahsetmiştim.Mutlu olmaya inanmaya ihtiyacım var.Konuşacak birine ihtiyacım var.Yine burada
Chuck reyizin sözü devreye giriyor… ‘’•   Birine gününün nasıl geçtiğini sorduğunda, bunu sormanın sebebi kendi gününü anlatmak istemendir. Birine aşık olmanın sebebi, onun sana aşık olmasını istemen...’’










Beni birinin sevmesine ihtiyacım vardı.Biraz özgüven, biraz ilgi ve en önemlisi konuşmak, paylaşmak.Selinde ilk kez hepsini bulduğuma inanmıştım. Üç hafta kadar üzerimde salak bir mutlulukla dolaştım, insanları neşelendirdim, kedimi gezdirdim. İyi bir insan olmak, kendimi daha iyiye götürmek için uğraşmak istedim. O esnada da anneme, ablama bir şey anlatmadım.Ben bu gönül mevzularında boktanım.




 ·         Sevmediklerin derdin olur genelde, sevdiklerin ise mutluluğun. Ama birini öyle b...ir seversin ki; hem derdin olur, hem umudun. C.P
Umudumdu, zaferimdi :(
USTAYA SAYGILAR ŞELALE










Bu sefer link yok amk listeden bakın hazırcı piçler 

4 Ekim 2014 Cumartesi

Bayramlar Çocuklar İçin

bayramlar çocuklar için

yanlış. 

hepimiz çocuk olduk. hatta bazılarımızın içinde hâlâ var o çocukluk. Bayramlar çocuklar için değil aslında. çocuk para ister, şeker ister bitti. sıkılır sonra.

Bayramlar yaşlılar içindir beyler. kapılarını bir tek bayram için açan elleri buruşmuş nineler, dedeler... O birlik sevinci ile ayakta dururlar. herkes konuşur, arka planda çocuk cıvıldaması... Paha biçilmez bir tablo oluşur gözlerinde.

Bu yüzden bayramda büyüklerinizi ziyaret edin. onların sevgiye ihtiyacı var.



Serra Çakır



27 Eylül 2014 Cumartesi

KAFASI ŞİMDİ GELDİ!

 Yine aklıma düştü Allahsız
Unuttuğumu sandığım bir anda yine aklıma düştü Dilara.Neden böyle oldu.Boşlukta olunca yine aklıma o takılıyor.Sedayla daha iyi anlaşırdık, o bana bir ihtimal olabileceğine dair umut olmuştu.Sonra mağlum siktir etti beni.Ben de artık üzülmüyorum sanırım.Ulan Dilara çok güzelsin amk.Niye bu kadar güzelsin lan Allahsız.Bir de onu düşünmemin en yoğun anında bir fotoğrafımı beğendi.Bir senedir bunu belli aralıklarla yapıyor ve bir senedir ben karşılıksız bırakıyorum.Bir kaç kez dayanamayıp baktıysam da GÜÇLÜ İRADE asıl budur dercesine bir hamle yapmadım, atlamadım hemen öyle.Yavuzhanın onu tanıması hafif işkillendirmişti beni.Kafamda kuruntular oluştu ama bunu grup sohbetinde kafalarda soru işareti kalmaması açısından acındırdım kendimi.AH ulan Dilara vb… Onur hemen Hababamdaki çalışkan Ahmetmişcesine ‘’kanka o arkadaş kalalım diyo, gülelim eğlenelim diyo…’’ dedim sikerler.Dost acı söyler, hakkaten de o minvalde beklentilerdedir.Ben sanki her an konuşucakmışcasına kendi kendime diyaloglar kuruyorum.O bir şey soruyor ben cevap veriyorum, kafamda taktik kuruyorum gibi.Reklamda görüp hoşuma giden bir lafı bile satmayı düşündüm ‘’ben senle arkadaş kalamayacak kadar çok seviyorum mhmhmh’’ tribimi sikeler… Benzer bir şeyi zaten demiştim ama ciddi almadı sanırım.’’Ben senle arkadaş kaldığım sürece senle birileri olacak ve bu beni mahvedecek.’’Ulan buna yakın bişeydi ve tutmadı ya la. Daha ne diyim amk.Tipsiz de değilim niye böyle oluyor.Az buçuk vücut da yaptık, odun da sayılmam okurum yani, komiğim, espriliyim, ortamların aranılan elemanıyım ama bu yetmiyor.Sevgili dediğin akışkan kremalı bir orospu çocuğu olmalı, sık sık üzmeli benim sevdiğimi de vazgeçilmez olsun.O üzülünce ne olacak, ben gazını alıcam,içini dökecek bana oldu bitti ve orrrrospu çocukları gavatlıklarına devam edecek.Ah ulan ah o şans bana verilse koala gibi yapışırım bir daha da bırakanı Reha Muhtar siksin!


Halbusi görüşmeyeceğiz.Yavuzhanların maça geldiği günki gibi soğuk davranacağım.Sahaya geldi bıdıbıdı konuştu bizim tayfayla ben o sırada başka potaya gittim.Bana annemin ayağının nasıl  kırıldığını sordu ve geçmiş olsun diledi…sanırım, yani pek dinlemedim, gözlerinin içine baktım.Derin derin delercesine gözlerine baktım bişeler diyordu ama random bir cevap vermemişim iyi ki eh ehe.Bıyıklıyı kovalarken kırıldı vb sağol dedim geçiştirdim sonra gitti.Yarınlar yokmuşcasına gitti…Gittikten sonra arkadaşlar ‘’sikseydin?’’ tavrı sergilediler.Delici bakışlarımı Max Factore borçluyum.Aynı tepkiyi kavga ettiğim Dil ve Anlatım hocama bakışımdan sonra da almıştım.Jön gibi bakarım haaa …Yine fonda Leyla The Band Aşk Bitti çalıyor (KAYBOOLLLSUUUNNN dert değiiilll…)


 ama yeni beğendiğim bir şarkıyı yazıyorum CAN GOX YALNIZIM BEN. Bunu dinleyin amk.Sardı vallahi fedco’da iyi ses var.Gangstas Paradiseın nakaratını söyleyen LV gibi ses var elemanda.Şarkı da şu anki ve son 5 yılki halime çok uygun diye düşünüyorum.Yine yetenek sınavları var ve ya katılmayacağım ya kazanamayacağım.Ben neyi başardım ki doğru düzgün.Hırboya bağladım yine.
4 Eylül saat 8de bi uyanır gibi oldum zaten rüyamda amını beyninin siktiğim dil anlatımcısını gördüm yine.Ulan mezun olalı 3 sene olacak hala travma gibi belirli aralıklarla görüyorum karıyı.Seda yazmış baktım 61 yeni mesaj.Noluyoruz dedim.Bir gün yazar belki dedim ama baktım göz ucuyla ‘’adam olmaz senden, nefret ediyorum senden’’ dedim yat yat yat narkotik amk, uyumaya çalıştım.Onun hakkında yazdığım onca iyi şeye, hayatım üzerindeki kurtarıcı rolünden çok kötü yönlerini görmüş.Yıpranmıştık zaten orası belli, oturmayan raylar vardı eyvallah, ama bu kadar lafı hak edecek bir şey yaptığıma inanmıyorum.İnanmadığım halde vicdan yapıyorum…





                            VAHA
Günler sonra diğer konuştuklarım içinde ilk kez biri bana yeni bir umut ışığı oldu.Anlam veremediğim bir biçimde Yavuzhanlarda kaldığım gece onun doğum günü için saniye saniye bekledim.İlk yazan ben olmak istedim.Neden böyle bir jeste kalkıştım bilmiyorum ama şu ana kadar yaptığım en iyi şeylerden biri oldu.Çok güzel bir kız ve anlaşabiliyorum.Bu inanılmaz.Onca gereksiz vicdan muhakemesi, gerginlik,boşuk hissinin arasında yine bir kurtarıcı.Sohbet nasıl başladı bilmiyorum ama nasıl gidiyor söyleyeyim ‘’HARİKA’’. Konuştuğumuz anlardan birinde bıyıklıyı dolaştırıyordum Dilarayı gördüm ama artık benim için pek de bir anlam ifade etmiyor.Gördüğümde farklı bir hissiyata girmiyorum.Baskete çıkarsanız çağırın dedi, ‘’hee hee’’deyip geçiştirdim.Numarası var sanki… Sabah tanımadığım bir numara aramış beni.Benim bir aramayı duymam pek mümkün olmuyor bu hayatta zaten.Numara tanıdık geldi, ürktüm acaba her yerden engellediğim, numarasını sildiğim Seda mıydı bu? Numaranın son hanelerindeki tekrardan ‘’operatör sahibi misin?’’ gibi bir espri yapıp yapmadığımı düşündüm.Emin olamasam da dün yediğim acılı adananın da etkisiyle sıkıntılı bir sabahtı.Buna karşın hayatta güzel şeyler de olmuyor değildi.Ceyda gerçekten özellikle müzik zevki, sohbeti ve gülüşüyle beni etkiledi.Tamam 935 km uzakta olabilir eyvallah ama ‘’MUHABBET MERMİİİİ!’’… Bi sesini duyamadık o kaldı, hadi hayırlısı.

Güzel bir şeylerin olmasının verdiği sorumluluk hissiyle neşeliyim ve bıyıklıyı artık her gün dolaştırmaya çıkarıyorum.Sevap point olarak görüyorum ve hayvan mutlu oluyor.Arkadaşlarım gülsün diye capsler yapıyorum.Uzun süre sonra mutluyum gibi bir hisse kapıldım.Bunu Ceydaya borçluyum.Ama hep endişeliyim Seda da böyle hissettirmişti şimdi benden nefret ediyor falan filan… Ben kendimde bir şey bulamazken, ilgisi çok hoşuma gidiyor Ceydanın.İkinci resmini yapıyorum şu an ve yaratıcının varlığına kanaat getirdim.Bu gözler, bu ahenk sadece genetik dizilimle açıklanamaz.İnce işçilik var.Bunu ona da söylerken yine korkuyorum yine Sedaya da yaptım bunu ve boka sardı.Ama bu iltifatları cidden hak edecek bir OHA! Kendisi…Tamam sakinim.Kendimi sorgulamaya başladım bende de bir şeyler var mı diye…945 km de baba mesafe L
Bıyıklıyı dolaştırırken telefon çaldı.Normalde tanımadığım numaraları katiyen açmam.Tanıdıklarımınkini de duymuyorum zaten.Gördüm ve açtım.Bir önceki gün arayan kişi mi diye bir ürksemde çok tatlı bir ses böyle nasıl diyeyim bamık helva gibi bir ses.Başta banka vb zımbırtı sandım ve Alihan Olcar FBI diye sunum yaptım.Sesi birine benzettim ama sonra farkettimki söylediği üzere Ceydaymış.Ben ona sesini merak ediyorum dediğimde müsait olamamıştı; bunun üzerine beni ansızın bir sürprizle şaşırtmasını tembihlemiştim.Gerçekten şaşırtmıştı.Konuştuk. Ben telefonla konuşmayı beceremeyen biriyim.Dayım, annem hep dalga geçer konuşmamla ‘’hıı tmm, sana da, dııt dıııt dıııtt’’. Haklılar harbiden böyle bir hattori hanzoyum.Mutlu oldum sesini duyduğumda, onun da ötesinde merak ettiğimi fark etmiş ki haber veriyor.İnterneti yokmuş.





Benim üzmem bile bu kadar oluyor işte, rüzgarsız.Ceydayla sevgiliydik.OOO bu bir ilk.Kafası şimdi geldi.Ne kadardır yazmadıysam ayrıntılar şapşurdu.Çok iyi anlaşıyor, güzel şeyler paylaşıyorduk.Böyle olması kaçınılmazdı.İlk olan şey ise birinin beni sevmesiydi.Benim onu sevmem zamanla olmuştu.Ama sevdiğim diğer kızların çok dışında onla gelecek hissettim ilk kez.Ki o başka şehirdeydi.Bana o kadar güzel şeyler vaat ediyordu ki düşünmek , sorgulamak yerine ona kapılmayı seçtim.Dışardan  çok itici görünebilecek güzel mesajlar atıyorduk birbirimize.Arkadaşlarım da yavaş yavaş tebrik etmeye başladı.Ben hiçbir şey bu kadar düzgün gidemez diye afallıyordum. Alışık değilim bir şeylerin rayında gitmesine.Yıllardır boka sarmış hayatıma Ceyda güneş gibi doğdu bana.İlgimi sadece ona yoğunlaştırdım.Resmini yapmam haricinde de fotoğraflarına hayranlıkla bakıyordum.’’TANRI OLMALI LA’’ diyorum kendi kendime.Kız resmen yozlaşmış inancımı canlandırdı.Tam zamanında ilahi bir müdahale…
Her şey kusursuz giderken tek korktuğum bu büyüyü benim bozmam olurdu.Bu konuda çok başarılıyım, şımarıklıktan saçma şeyler yapıp Ceydayı üzebilir ve güzel giden bir ilişkiyi bozabilirdim.Tek sorunumuz mesafeydi sanırım onun dışında ‘pörfek’ anlaşıyorduk.Müzik zevkimi korkutucu boyutta örtüşüyor, dizi-film durumlarında da fikir alışverişi yapıyorduk.En önemlisi bu kadar iyi anlaştığım birinin bu kadar güzel olması ve beni seviyor olmasıydı.

27 Eylül 00:01
Mükemmel giden şeyler bir gün bozulur.
Bu kadar kısa sürmesini ummamıştım doğrusu.Benim büyüyü bozmaktan korktuğum düşünceler beynimi kemirirken onu kıskandığımı ve önemsediğimi fark ettim.O doğal olarak okuldan arta kalan zamanlarda dışarı çıkacaktı.Benim için bir mahsuru olması düşünülemezdi elbette.Daha yeni çıkıyorduk ve ben başka bir şehirdeydim.Karışacak bir durumum yoktu.Ama onu kollamak ve güvenliğinden emin olmak istiyordum. Bir süre sonra bu ona sıkıcı bir durum gelmeye başladı.Onu sıktığımı ve hesap vermeye alışık olmadığını söyledi.Şaşırdım bu tepkiye ama onu önemsediğim için sadece iletişimde olmak istediğimi söyledim.Bana nerede olduğunu söylemek zorunda değilsin ama bu gerekli dedim.Bence değil dedi ve tamam diyerek bir tam gün ilk kez konuşmadık.Benim balatalarda o andan itibaren yanmaya başladı.Zaten o bir gün beni sevmezse, ya aramız bozulursa, benden ayrılmak isterse gibi düşüncelerle kendimi hallediyordum.Bu tam cacık olmuştu üstüne.Yazacak bir şey bulamadığım için rahat bıraktım ve öneriler almaya başladım.Yavuzhan kızlarlarla ilişkilerde en kıdemlimiz ama o ‘’no mercy’’ dedi ve yazmamamı tembihledi.Buna karşın özellikle Ceyda beni ilk aradığında sesini benzettiğim ve bir anlık tereddüt yaşadığım Serra ki arada konuşurum iyi kızdır, ondan fikir aldım.Şaşırdı bir kız arkadaşım olduğuna başta (ben hala inanmıyorum zaten ben ve kız arkadaş hadi canım hangi film?) sonra dinledi sağolsun.
Bi iyi geceler de ve zamana bırak dedi.Ben Yavuza uydum ve yazmadım.Ertesi gün ve akşam uzuuuunca bir şeyler yazma gereği hissettim çünkü onu kaybetmek istemiyordum.Az önce yazdı ve konuştuk. ‘’Olmuyor ‘’ adlı geleneksel kız ayrılık bildirisini sundu elime.Zaten ellerim titremekteyken sağlıklı düşünemiyorken en samimi yalvarmalarımı ilettim.O da belli ki seviyor ama mesafeden dolayı beni böyle kahrediyor.SAYIN ARKADAŞLAR NEDEN AMK!(bildiğim kadarıyla) 2-3 hafta ben bu kız yüzünden mutluydum hayatı seviyor hale geldim, eyvallah mesafe uzun da seviyor olmana rağmen neden olmuyor diyosun be…

Acımı hafifletir diye Ümitcana yazdım zaten Ceyda yazmadan evvel onla konuşuyorduk. Kadim dostum çok iyi tespit etti. Zeki insanın hali bir başka oluyor. Kızma ama sen ona aşık değilsin , sen onun seni sevmesini seviyorsun dedi. Çok haklıydı. Defalarca sorguladım zaten. Neden ben? Ben bile kendimi sevmezken neden beni sevdin? Buraya kadar . Son yalvarmalarımı yazdım ve düşünmesini istedim, bu kez umudum yok.Bir umut olsa ve ona tutunsam.Çok şey istemedim be. Biri beni sevsin ve birlikte olalım istedim. Bunun için dua ettim. Bunun için şükrettim . Neden bozulmalıydı ki…









































Tuyqusal shersery gibi takılırken ve can sıkıntısı içinde dualar edip Saykan dinliyorum.İnciciler bilir, sesi çok sağlam bi çocuk.Severiz kendisini, sözleri de kalitedir.Dinleyip triplere giriyorum.Gece okuma, dershane yoğunluğu olan arkadaşlarımla anca iletişime geçebiliyorum.Muhabbet ediyoruz dertleşiyoruz.Ümitcan ve Onur ayrı dostlarım cidden. 


                                         liseli mode:on (İFŞAAAAA ZAAA XD) liseli mode:off

Onların da dertleri var bazen canım sıkkınken büyütüyorum gibi geliyor.Demin bu paragrafları yazmaya kalkmama vesile olan düşünce ‘’ben aslında sevmeyi seviyorum’’du.
Ceyda mesafeleri sorun edip çat diye benden ayrılma kararı alırken nasıl bu kadar radikal olabiliyordu.Ben de onu görmek, dokunmak istiyorum ama benim için bunu yapamıyor olmak ayrılma sebebi olamazdı.Bir kez Onura dediğim gibi ‘’ben de aynı şeyleri sorun ettim ve ayrılmayı düşündüm ama Nelly Furtadoyla sevgiliyim amk insan yapamıyor lan!’’ .
Mesafeyi en başından bilerek konuştum, ileriyi düşünmeden kapıldım ve üzüldüm.Böyle olabileceğini düşünüyordum ama yine de hayal kırıklığı yaşadım.Benim için konuşmak bile çok önemli hatta esas nokta… Bilimsel makale gibi uzun uzun yakardım bi de vay amk. Lezbiyen olsa bi kafası karışır lan insanın ASDFJKAFAMGİRSİNAMK




                                            Mutlu günler çabuk biter usta...

Bir paragraf da Serraya ayırıyorum.Ben mal mal oturup dertlenirken halimi hatrımı sordu ve çözüm üretmeye uğraştı.Duruma nasıl yaklaşmam gerektiği hakkında ipuçları verdi.Sonuçları sordu.Önemsenmek güzel.Ayrıldığımızı söylediğimde da teselli etti vefakar insanı severim, hakkını teslim ederim.Sağlık sorunları vardı ve ameliyat olacakmış iyi dileklerim onunla olacak umarım sağlığına kavuşur.Moralim bozukkene durduk yere tekerleme oyunu oynattı bana; başta hay amk nerden çıktı şimdi tekerleme dediysem de eğlendim.Değerlendirmeleri de yerindeydi Ceyda hakkında.Bunu da yaşamak varmış o kadar sene saçma sapan platonik takıldık, biraz sefa yaşar gibi olduk; vaha serapmış…




...

29 Ağustos 2014 Cuma

ROTA: FARKLI BİR GÜN

ROTA: FARKLI BİR GÜN


Ama o gün farklıydı uzun süre sonra barışmışız, aramızdaki buzlar erimiş ve yine karşımdaydı.
Yine de o ''özgüven'' denilen tanrı tarafından Ajdar gibilere hunharca dağıtılan, benim gibilere piril'in
yanındaki promosyon olarak yapıştırılan ürün gibi az oranda verilen şey yüzünden söyleme niyetim yoktu.
Ta ki ''nasılsın nasıl gidiyo Diloş'' isimli klasik sikindirik soruma ''üniversite için Antalyaya gidiyorum'' cevabıyla beni dağıtması ve akabinde ''ne zaman yaaa?'' - ''birazdan yola çıkıcam ehe ehee:)''. NASIL AMK BARIŞMIŞIZ TAM MORALİM UZUN SÜRE SONRA TAVAN YAPMIŞ YİNE NE YAPTIM TANRIM DİYORUM.

Yine o ana ait bir adrenalin patlaması ve gelecek kaygısıyla (ya söyleyemezsem ve onu kaybedersem gibi düşünceler)
o zaman ben yarım saat sonra geliyorum beni görmeden gitme tembihiyle ışık hızı adını verdiğimiz tabanvay sistemiyle eve ulaştım.Yalapşap bir şeyler yerken aklımda sadece ne olursa olsun bir şeyler yazmak vardı.Hala da üzerine yıllarca düşünsem bu kadar net ifade edemeyeceğim cümleleri sıraladım özet olursa;
''Sen benim iyi ve kaybetmek istemediğim bir arkadaşımsın, benim için değerlisin.Antalyaya gitmen beni üzse de orada başarılı ve mutlu olmanı diliyorum (bunu gerçekten dilediğimden emin değilim çünkü üniversite için şehir değiştiren her masum kız gibi hücumbot çaçalara akşam yemeği olması korkusu ve onu kaybetme hissi olacaktı) ve nihayetinde asıl konuya gelirsek seni ilk tanımamdan itibaren arkadaşlık dışında da sana hisler besledim bla bla bla iğrenç klişeler ama manalı olmasını umduğum cümleler ve arkadaşlığımız bozulmasın diye demedim bilmem ne...
Bu tabi ''ayy choq romantıq'' diye de yorumlanabilir.

Baskete diye çıkıp tek amacım bu yazıyı o gitmeden ona ulaştırmaktı tam da giderken yakaladım az çok farkında olduğunu düşündüm gitmeden verdim, iyi yolcululklar diledim, ertesi gün döneceğini ve sadece ön kayıt
için gittiğini söyledi.Kafamda iki düşünce VS atıyordu

Ananskiiimm ben ne yaptım lan :/  VS Ohhhh bee nihayet içimdeki canavardan kurtuldum en azından söyledim

Ardından hiç bir konuşma geçmedi.İçim içimi sikiyordu, tepkisini merak ediyordum; iyi mi ettim bilemedim zaten kayıt için gitmişti geri gelecekti ve ne olacağından habersizdim.

Döndüğünde;
hiç bir şey değişmemiş gibiydi konuşma fırsatımız olmadı ama arkadaşımla markete girerken gördü bizi ve selam verdi.
İçimden hasktir ya okudu mu lan, ya iyi sonuçlandıysa diyordum....
Marketten çıktan sonra orada dükkanları olan mekana girdim ve selam, nasılsın gibisinden zırvaladım bir farklılık yoktu akşam gelir misin dışarı dedim ''bakarız .s.s.s'' gibi bi şekilde yanıt aldım çıktım.Hiç bir sorun yoktu kafamda milyon tane senaryo vardı.
Bu arada bizi barıştıran kurtarıcı  Sedayla da kominikasyonu bozmamıştık ki muhabbetini sevmiştim.Onla konuşmamız Dm'den whatsapp'a taşındı; bu samimiyeti ilerletme ve konuşmayı artırma açısından önemliydi.Onun hakkında az çok konuştuk Sedayla ki onu şaşırttığımı, bir kız için
verdiğim çabayı takdir ettiğini belirtmesi beni onurlandırdı.Fakat gel gelelim beni üzecek bir şey söyleyecekti az sonra...


KÖTÜ SÜRPRİZLER

''Aranız nasıl?''dedi .'' ''valla gördüğümde iyiydi iki dakika uğradım aynıydı'' dedim. Öyle değilmiş.
Olay benim yaşadığımdan farklı olarak onun anlattığına göre; ben onların dükkanına gelmişim, o beni terslemiş ve dükkandan kovmuş...Dedim güzel filmmiş yönetmeni kim? Gülerek karşıladım çünkü böyle olmamıştı.Sinirden ne yapacağımı bilemiyordum.
NEDEN AMK!
Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordum uğruna ne çabalar harcadığım kişi hiç olmayan şekilde senaryoları türk senaristlerine ait berbat bir sitcom yazmıştı.
Benim yaşadığım olay bu şekilde olmadı dedim.
Kız da üzüldü halime; ben yine kapandım kendi içime .Bu arada bi tecavüz etmediği kalacak şekilde mesajlar aldım mağlum hatun kişiden.
Tek cevap yazdım ''amacım seni hayal kırıklığına uğratmak değildi artık söylemek istedim vb ''ve bağlantımı kestim, ümitlerimi geride bıraktım.

ÇÖKÜŞ

Çooooookk uzun zaman önce bundan çok uzak bir galakside jedi'lar eheh ehhe
Sedayla samimiyetimizi ilerletmiştik ki bu benim için yeni bir şeydi çünkü kızdan samimi dost olmaz sığlığıyla düşünürdüm.Lakin en yakın arkadaşlarımla konuştuğumdan daha uzun konuşma süreleri elde ettik ve pole pozisyonunda Fernando Alonso'ya tur bindirdik :)
Gece 4lere kadar sıkılmadan konuşabilmemiz iyi bir arkadaşlığın temellerini hızla örüyordu.Arada ister istemez tanışmamıza vesile olan konu ve hatun kişi lafa gark oluyordu.Unutma aşamasına geçsem de bir arkadaşı olarak da okul işini ne yaptığını nasıl olduğunu merak ediyordum ve sordum...
Antalyaya gitmediğini öğrenince üzülsem mi sevinsem mi bilemedim tabi.Gidiyor diye itiraf ettim gitmedi, aramız kötü ve yine onu çevremde görecektim;acım azalmayacaktı.
Sonradan öğrenecektim ki belki biraz afallamama sebep olacak ama onla Sedayla konuşmalarını görmem, instagramda bazı fotoğraflarımı tekrar
beğenmesi, takip etmesi, facebooktan istek göndermesi (ki ben kötü tepki aldıktan sonra sorun olmaması açısından silmiştim ve takibi kaldırmıştım
her yerden) şaşırtmıştı.
Noluyoruz amk dedim.Sedayla konuşmasında geçen cümleler yoksa...o_O gol mü geliyor dedirtti yine ufaktan tünelin sonunda ışık gördüm.
(METALLICA'NIN NO LEAF CLOVER
ŞARKISINDAKİ SÖZLER GİBİ TÜNELİN SONUNDA BİR IŞIK VARDI AMA O ÜZERİMİZE GELMEKTE OLAN BİR YÜK TRENİYDİ)


Konuşmaların ekran görüntüsü elime ulaştı.
Seda:Takip etmeceler falan hayırdır?
HATUNKİŞİ:Bugün kapısını çalıcaktım cesaret edemedim
S:Özledin mi?
HK:Yani
S:Konuşsanıza
blalblablallbalbl... ekran görüntüsü görürüm, ben yine darmadağın, ne hissedeceğimi bilemem.
Bu hislerime karışılık ağzıma sıçması üzerine bu konuşmayı görmem ama yine de kapımı çalsa ne yapacağımı bilemem
(o kapıyı çalsa kapıyı sevinçten tümden içime alırdım ) o_O !?WHERE IS THE JUSTICE MÜDÜR?

Ertesi gün bir mesaj da bana gelir
hatunkişiden -''konuşmalıyız''
Sığır(ben): ne hakkında (ebenin amı ne hakkında olabilir ''foklar çok yalnız Alihan bir şeyler yapmalıyız'')
Olur konuşalım nerede ne zaman?
Hatunkişi:Sitede, bugün.
Sonuç olarak ben yine utangaç yapımla eh ehe ben bir dışarı çıkıyorum arkadaşnarnan oturucaz diye çıkarken kapıda onu görmem ve göt olmam ,gülerek karşıladı nasılsın falan... garipsedim bıraktığımız gibi olamazdı çünkü en son bıraktığımızda ağzıma sıçmıştı hanny :/ .
 İyi ne olsun derslerim başlamadı sen ne yaptın  okul mokul vb... zaten asla konuşamayacağım elim ayağıma dolaşacağı bir mevzuda en fazla yazarak bişe yapabilirdim öyle yapmıştım.Daha atacak bir kurşunum var mıydı bilmiyorum.
Yine her zamanki gibi konuşacaklarımı hazırlamıştım kafamda. (Belirtmek gerekir; önceden böyle konuşmaları kafamda sıkça münazara ettiririm.)

ŞİMDİ İKİNCİ ROUND:KONUŞMAM GEREKLİYDİ

Daha önce herşeyin provasını yaptığım gibi burada da ne cümleler kuracağımın planını izliyordum.Az çok kem küm kendimi ifade ettim.
Bir arkadaşının seni gizlice seviyor olması kötü bir şeye geldi ki orada dur dedim ''ben seviyordum zaten sonra arkadaş olduk arasında ciddi fark var.''
(kronoloji biliminin önemini ve olay örgüsünü açıklar gibi çek keke)

Bu konuyu konuşurken ağaç banklar adını verdiğimiz grinin ve yeşilin cümbüşü olan tepe bir yerdeyiz ve arada göbeği dizine inmiş teyzeler yürüyüş yapıyor tabi arada ''ben seni se...işte geçen yine Brükseldeyim lahana bakıyoruz falan'' şeklinde geçiştiriyorum teyzeler toz olana kadar.
Bu kadar ciddi bir konuda bile güldürükçülüğümü konuşturuyordum lakin benim için berbat bir gün olacaktı.Az buçuk oturduk zaten o anlarda da hatunkişinin ''benim sana kötü davranmamın sebebi benden soğuman içindi'', işe yaradı dedim unutmaya yakındım zira. 
Devam etti;''bana da oldu eskiden geçer, geçecek biz arkadaşız ben öyle görüyorum'' ben sevdiğğğğim kızzz baaanaa aa aağğbi deyince'' modunda...


Daha dramatiği ''ben de eskiden arkadaşıma aşık oldum diye bahsettiği kişiyi ben de tanıyorum'' içlerimde derinden bir ''hasktir'' ve ''ooohooooo bi bana yürümemişin zaten onu da yapsaydın ne olurdu hem benim gönlüm de olurdu gibi saçma fikirler geçiyordu''.İyice godoş hissettim.
Finalde kalkmadan bak bu geçecek sen benim iyi arkadaşımsın gibi cümlelerin ardından ben de lafa girerek '' ben seni öyle görmek istemiyorum aslında bir daha seni görmesem daha iyi bile olur'' demeye getirdim ve ''ben senle arkadaş kalmaya devam ettiğim sürece sen başkalarıyla olmaya devam edicen ve ben evdeki kum torbasını eskiticem arkadaş kalmasak daha iyi dedimdi'' öyle olmadı tabi.Zira geçmeye başladığını düşündüğüm bir dönemdi yine bir şekilde aklıma girdi.Ben o sırada sağlam temeller kurduğumuzu bahsettiğim Sedayla konuşuyordum ve onla konuşmak beni terapi ediyordu bir yerde.O da benim yaşadıklarıma yakın olaylar yaşamıştı empati yapabiliyor en önemlisi dinliyordu bu benim için tarifsizdi o dönemde.O konuşmanın akabinde tayfamızı yavaştan evlerinden çağırdık kaleci Volkan misali...
Toplandık eski günlerdeki gibi, olaydan haberdar arkadaşlarım şaşırdı tabi ''barıştınız mı ne oldu ne bitti?''
Bakışlarıyla beni süzüyorlardı.Sancılı bir akşamdı bir şeyleri netleştirmek için beklemediğim kadar medenice konuşmuştuk ama bana göre
hiç bir şey netleşmemişti.
Konu erkek arkadaşından açıldığı her an ''ben hala burdayım amınskiim'' ifadesiyle somurtuyordum.O gün bir şekilde sonlandı soru işaretleri ve düşünce karmaşıklığıyla...


PUZZLE

Onun arkadaşlarımla görüşmesi benim açımdan sorun değil ama anlayışlarına sığınarak ben onu görmek istemiyorum o varken beni çağırmayın,
 takılmanıza bakın diyerek tek takıldığım zamanlardan biriydi.Herkese mesaj attı kafede buluşalım.Zaten kafe dediği yer sitenin ultra boktan,
hizmetin sıfırın altında olduğu kahve bozması bir yer ve işleten herifin de bizim tabirimizle SİNEK olması benim orada hemide Hatunkişi varken gitme isteğimi sıfırladı.Yolda iki yandaşla konuştuk ben o varken gelmek istemiyorum; basket oynarım siz bir ara gelirsiniz dedim.
Anlayışlarıyla ''tamam kanka sen de bir ara o gidince gelirsin'' dediler ve ben yukarıya sahaya çıktım benim açımdan özel bir gece olacaktı.

Tahminleniz boşa çıkacak hatunkişiyle ilgili değil; o da benim gelmek istememi anlamış olacak ki uçmuş, arkadaşlarım tamam kanka sen gel demişlersede ben çok sallamadım.Neden hatırlamıyorum o gece ekstra bir öfke ve hırs içindeydim heralde hatunkişiyle de ilgiliydi.
En başta bahsettiğim Air alert antremanının son hareketi olan burnout'u yapacaktım.
15 haftalık bu bacak egzersizi basketbol oynayan insanların smaç basmasına yardımcı olan bir program.Riskleriyle, acılarıyla, sabır zorlamasıyla, kas ağrılarıyla vaadettiğini gerçekleştiren bir program gerçekten.
Kendime bir söz vermiştim basketbolcu olamayacak olsam da smaç basmayı çok istiyordum ki boyum 1:73 gibi smaç basmak için namüsait bir boy.Yapan var elbette ama ciddi çalışma ve efor gerektirecek bir olay.Rüyalarımda gördüğüm kadarıyla olağaüstü bir şeydi.
Gerçekleştirmek çok istiyordum.Geçen yıllardan beri çembere durduğum yerde asılabiliyor ama çok saçma şekilde koşarak ivme kazandığımda
aynı yüksekliğe erişip basamıyordum.Son hareket 600 civarıip atlamaydı ben eğer yanlış hatırlamıyorsam 800e yakın ip atladım ve sahada
yapayalnız oluşum bu durumlar ve hırçınlıkla denemek istedim.İnandım basacaktım bu kez...
Denedim hiç beklediğim gibi olmadı yarıda kalmıştım hiçbir fark yoktu o kadar çalışma 6. haftaya kadar gelmiştim ve hüsran.

Bir öfke harbinin ardından  boğa öfkesi gibi derin derin nefesler aldım, neden dedim neden amk o kadar çalışmanın karşılığı bu olmamalı geriye
döndüm aynı noktaya.Çemberin içini düşünerek hareket edecektim amaç o lanet olası topun çemberin götüne zımbalamak olacaktı.
Kaçıncı denemeler bilmiyorum ama 20-30 kez arka arkaya çok ciddibir efor sarfettim ve kendime de inanamayarak üst üste maksimum sıçramayı sağladım.3-4 kez istediğim gibi basabildim; evet olmuştu artık, hayalimi gerçekleştirmiştim.


Kobe'nin Türkiyeye gelmesi ve benim gidip onu canlı canlı görürkenki hissi yaşadım.Hedeflerimden biri daha zaferle sonuçlandı.O sırada sahanın üst tarafında fitness salonunun sahibi ve tabiki hocamız sayın Kaliforniya valisi Yılmaz Abi cama çıktı ''yetmedi mi hala spor yapıyorsun ''dedi.
Ki o gün fitness'ın üstüne air alert'i yapıp bir de smaç basma eforunu göstererek bir Çılgın Sedatlık yapmıştım.Cevap olarak da basketbol sayılmaz abi
dedim.Ki gerçekten de başka bir şeye harcadığım gücü kullanmıyordum basketbol oynarken.
Sanki basketbol oynarken kasları değil çiğ gücünü kullanıyordum amk. O değil de smaç bastım hocam diyesim geldi de arka arkya bastıktan sonra bitkindim ve bacağımın arka kısmı ve bileklerimin zorlandığını hissettim oturdum, duruldum.

O sırada nihayet arkadaşlarım sahaya geldi, muhabbet koyuydu içten içe nerdesiniz amk iki saattir tek tabancayım triplerindeydim.
-Gençler bir şey söylicem ama inanır mısınız bilmem.
-!?
-Beyler demin smaç bastım.
-Afferin, şuku, bilmem ne tebrikleri kabul ettim ama yine de tanık olsunlar diye denediğimde paso karavanaydı, basabileceğim anlaşılıyordu ama istediğim gibi yapamadım çünkü sıradan çinko karbon pillerden kullanıyordum 10 kata kadar daha uzun ömürlü değildim yoruldum ama arkadaşlar inandı neticede.



...STAR WARS A NEW HOPE___

21 Ağustos 2014 Perşembe

ROTA Bölüm 2:Kişilik Tanıtımı

KİŞİLİK TANITIMI (Ağır Kobe Bryant içerir)

Bazı şeylere yeteneğim olduğu halde o alanlarda başarılı olamamak çok berbat bir his. İnsanlar senden o branşta mutlak başarı bekliyor ama sen kendi emellerine bile ulaşamıyorsun.Uzun süre resim çizdim ne halta yarayacağını, bunu meslek haline getirebilir miyim onu bile bilmeden.Bir kursa girsem ve devam edebilecek tahammülü göstersem belki bir bok olabilirdi ama o entel, kıl, yün insanların yapmacık hareketleri, ben farklıyım gösterme çabaları beni deli eder diyedüşündüm.Kazanamadım demiyorum da :) Onun dışında 5. sınıftan beri basketbol oynuyorum ki basketbol olmasaydı  şu an ki ben de olamazdım heralde.
Sportif kariyer başarısı kendi açımdan sağlayamasam da kişiliğim açısından önemliydi spor.
En basitinden arkadaşlık ilişkileri zayıf olan benim gibi insanlara birileriyle bağ kurma imkanı sağlar spor.
Tanıdığım sevdiğim bir çok arkadaşımı bu sayede tanıdım.Kıyaslanma hissine de burada girmek istiyorum.
Spor ne olursa olsun kişisel rekabet üzerine kuruludur.İnsan egoları takım sporlarında bile önce kendini kanıtlama çabası içine girer.Tabi bende de durum böyleydi.5. sınıftan itibaren şu ana kadar hep rekabet içinde olduğum kişiler oldu.Kazandım, kaybettim, kavga ettim, üstünlük sağladım vb ama hep bir şeyler öğrendim ve bu beni geliştirdi.
Her kıyaslandığım kişiye karşı üstünlük kabul ettirmeyi başardığımı düşünüyorum.İnsan geri dönüp baktığında keşkeleri oluyor.Keşke iyi kötü bir takım kariyeri oluşturup basketbola ağırlık verseydim.Lisanslı şekilde devam etseydim.
Okulda, dışarda, sıklıkla oynadığımız site maçlarıyla küçüklüğümden itibaren büyüklere karşı oynamak beni olgunlaştırdı ve bana isteğim dışında bir lakap kazandırdı.''Kobe''.

Basketbola adımımı anlatmak gerekirse, basketbolla alakamın olmadığı oldukça silik çocukluk evresinde Onur abimin bana getirdiği NBA dergilerini yavaş yavaş sevmeye başladım.Önceleri çizim merakımla birleştirerek nba oyuncularından kurulu bir karikatür-hikaye yaptım.O ana kadar kimseyle alakamın olmadığı sitede basketbol oynamaya başladım.
Sitede, mahallede yeni çocuk olarak pek sevilmezdim ama etliye sütlüye karışmayan biri olarak insanlara yeniden sitede basketbol oynamayı hatırlattım.(mışım)
  Lakabımı da tam bu sıralarda aldım yine büyüklerle oynadığım maçlarda küçük görülen ama maçın sonunda saygı kazanan ve hep yer alan bir çocuk vardı.Ki çok da müthiş oynadığım için değil formasını giydiğim için beni Kobe diye çağırdılar ve üsütme yapıştı; memnundum.Zamanla onun oyun tarzını da benimsedim elbette.Hem fiziksel olarak onu taklit etmek hem de onun gibi kritik anlarda sorumluluk alarak adeta onu alt benliğim yapmıştım.Sadece tek bir kişiye bahsettiğim bir konu var ki o da maçın bizden uzaklaşabileceği bir anda derin nefesler alır sertçe topu yere vurur ve
gözümü kapatıp ''şimdi başlıyoruz'' der kendimi motive ederim.Bu uzun zaman önce benim bir maçta ''terminatör mode:on'' adını verdiğim belki de kaybetmeyi kabullenmeyen ikinci kişiliğimin ön plana çıktığı anlardı.Gerçekten de ciddiye alırdım yenilgileri.Mutlaka intikamı alınmalı mantığıyla kafamda taktik belirler bir sonraki maçta onu uygulardım.Taktik işe yaramıyorsa hırslı ikinci kişilik direksiyona geçer ve maçı kazandırırdı.
İleride bazı insanlar ''Kobe'' lakabını benim zorla kanıksattığımı düşündü ise de bunun benim için yeri büyüktü.Bu söylemi benim çıkarttığımı düşünenler var ya  işte ben onların ta amına koyim.

 Gittiğim okullarda hep en iyilerden kabul edilen kişi ben oldum şükürler olsun.Bunu kafaya takan biriydim.Sitede ertesi gün oynayacağım maça bile NBA finali gibi bakmak belki hastalıklı bir ruh hali fakat rekabetçiliğim lakabını aldığım Kobe Bryant'dan gelen bir özellik.Bu efsane için dev bir parantez açmak isterim.Herkesin idolleri ilerde örnek alacağı kişiler vardır.Benim yalnızca bu adam.Hemen her gün maçlarını takip eder, videolarını izler ve ondan bir şeyler kapmaya uğraşırdım.Beni en çok geliştiren de bu gözlemlerim oldu.Fundamental birinin sana öğretebileceği bir şey değil, senin hayal gücüne ve uygulama pratiğine bağlıdır.Benim örnek aldığım kişi de bu konuda en tepede.
Ona olan saygım ve hayranlığım en sevdiğim arkadaşım, dostum dediğim yıllarca fikir birliği içinde olduğum kişiyi bile harcadı.Başka sebepler de oluyor tabi ama bu konuda hassasım.Kişiliğimi etkileyen bir kişiye toz kondurmam;

Kobe benim için apayrı bir noktadadır...



















DÖNÜM NOKTALARI



İnsani ilişkilerimdeki rolüne dönecek olursam arkadaş edinmemde başrollerdendi basketbol.Berbat bir lise 1 dönemi sonrasında Anadolu lisesini bırakıp düz liseye geçmek gibi herkesin kolay vermeye cesaret edemeyeceği bir kararı ivedilikle yapmıştım.Okul saatleri, arkadaşsızlık, derslere ilgisizlik adına ne dersen de yıprandığım bir dönem sonrasında hemen verdiğim kararla Üsküdar Burhan Felek Lisesine geçtim ve hayatımda verdiğim iyi kararlardan biriydi.Belki eğitim seviyesi düşürmüş oldum, ingilizce altyapısını çöpe atmış oldum,babamın dedemin ne okuduğumdan haberdar olmaması ve hala daha okulumu Ataşehirde bölümümün bilişim olduğunu sanmaları beni çileden çıkarsa da ruhen rahatlamak ve ferahlamaktı okul değiştirmek.

Yine yeni çocuk olmuştum belki ama az çok katlanılır durumdaydı lise 1 kabusuna göre.Çünkü lise 1de sabahın karanlığında okula gidip akşamın karanlığında dönmek ve günü yaşayamamak, uzun tenefüslerde yalnızlık ,arkadaşsızlık, sınıfın benden epey farklı telden çalan ahalisi ve hapishane psikolojisi gibi bahçede dolanmak resmen çile gibiydi; çilemi doldurmuştum yeni çocuk olarak kendimi tanıtmam gerekti;
bu da basketbolum sayesinde olacaktı.Sınıfın sporcularından oluşan nispeten düşük notlar alan duvar tarafında konuşlandım.Burda hala bağlarımı koparmadığım nadir insanlardan Sefa Mertle sıkı bir rekabetimiz ama hiç sıkıntı yaşamadığım bir sıra arkadaşlığım olacaktı.Kıyaslandığımız zamanlar oldu ama o da en az benim kadar iyi basketbol oynuyordu; benim aksime basketbolcuydu.İlk kez birine karşı rekabetimde çirkeflik olmamıştı.Şu ana kadar kavgalar, kıskançlıklarla dolu rekabetler yaşadım, onla dostluk bağlarına bağlı bir rekabet yaşadık bundan çok memnunum.Okulda da saygınlığım sağlamlaşmıştı basketbol sayesinde.

DÖNÜM NOKTALARI:Mücadelem

Burhan Felek macerasında beni tek çileden çıkaran insan Dil ve Anlatım hocası oldu.Kötü bir anı olmaktan çok zafer gözüyle bakıyorum bu münakaşaya.Ben etrafımda sakin, iyi huylu biri olarak bilinirim ve kimseyle bir sorunum olmaz.Ama hem okula yeni gelmemin etkisiyle hem arka planda olmam yüzünden tanıtamadım kendimi.İlkokuldan beridir bir çok insanda eğitim sistemimizin savaş yarası gibi baktığım sözlüler ve tahtaya kalkma merasimine matematik dersinden beri uyuzumdur.Kalkmamak için elimden geleni yapar, dualar eder, kaçmanın her türlü yolunu arardım.Bu derste de farklı olmayacaktı.Derse katılan yeri geldiğinde fikir belirten biriydim; tembel değildim.Ama belirtmeme rağmen beni ısrarla tahtaya kaldırma mazoşistliğinin zevkine varan bu tek hücreli inatçı, ilk dönemin sonundaki notlarımla beni bırakabileceği bir noktada onla konuşmak
ihtiyacında hissettim.Tek zayıf notumun bu ders olduğunu notlarımın geçmeye yettiğini sessiz sakin biri ve derse katıldığımı belirttim ve notumu 45e tamamlanacağının sinyalini alarak rahatlamıştım...Karne günündeki şoka kadar.İnsan ihaneti her dönemde yaşıyor.Bu oldukça basit bir şey olsa da insan nahoş sürprizlere, haksızlıklara tahammül edemiyor.Hele ki sözünü aldığım halde, aynı nota sahip bir arkadaşımın geçirilmesi beni iyice hırslandırdı.Nitekim Şubat tatilinde bunu gurur meselesi yaptım ve savaşa çevirdim kafamda.Nasıl bir travma yarattıysa rüyalarımda bile konu buydu.Neyse ki intikamım ve benim okulda duruşumu belirleyecek konuşmaya az kalmıştı.Tatilin bitimiyle birlikte bu hocanın ilk dersinde kimler ilk dönem notu zayıf geldi sorusuyla hareketlendim.Beni ima ederek bunu hak ettiğimizi ve bundan ders çıkarmamız gerektiği söyledi.Seni nezaketten yoksun sikerim hoca bozuntusu! O yaşlarda birine bunu olgunlukla karşılamasını beklemek vizyonsuz bir hocanın yapacağı iştir.Ben çok konuşmayan biri olarak burada duruşumu keskinleştirdim ve o hocaya karşı yapılan ilk ve tek ültimatomu veren kişi oldum.Zira notla korkutan ve dersle alakalı şeyleri kişiselleştiren bir hocaydı.Ben bu durumda hiç olmadığım kadar gözükaraydım ve başladım; ''beni kastediyorsanız ben size de belirttiğim gibi dersten geçirebileceğiniz bir durumdaydım, konuşmamızda da olumlu yanıt aldım karne günü şaşırttınız'' dedim.O da sanki altı çok doluymuş gibi ''Tatilde düşünseydin seni neden bıraktığımı'' dedi.Seni 0 toleransla sikerim ey eğitim neferi kisvesi altında ego tatmini yapan Guatemala kertenkelesi .Ben ses tonumu keskinleştirerek,biraz da duygusal bir ruh haliyle ''yeterince düşündüm, yaptığınız haksızlıktı'' dedim ve oturdum(dışarıdan bana aktarılanlara göre hocaya uçan tekme atma veya aduket çekme modundaymışım).
O anlarda kimsenin benden öyle bir çıkış beklemediği üzere çölde sessizlik ve durgunluk üzerine geçen toz toprak topağı geçer gibi bir an yaşandı, saat sesi bile belirginleşti herkesi buz kesti ve ''iyi konuştun piç'' bakışları eşliğinde oturdum.Belediye başkanlığına aday ol oyum sana
moduna soktum cemaati.

Tenefüste bu duruşumdan dolayı tebrikler ve tabi abartılar eşliğinde cümlelere maruz kaldım.Ağzının payını verdin, en son hocayı dövücen zannettik falan gibi gazladılar ama bu yalnızca başlangıçtı ki dediğimi 3 sene boyunca yerine getirmek tabiri yerindeyse bu mikrobu ''göt etmek'' beni tarifi imkansız gururlandırıyordu.Üç sene boyunca yine onun istediği gibi tahtaya kalkmak, sözlülerle geçmedi ama ben sırf bu mikrobu göt etmek için hep en yüksek notları aldım ve her seferinde gözünün içine ''ya işte yarram öyle oluyo'' bakışıyla bitirdik liseyi de... O hocaya gerçek hislerimi hiç bir zaman belirtemedim ama o anlıyordur zaten; oturduğumuz duvar kenarının bir çok derste olduğu gibi
Dil ve Anlatım dersinden de benim yardımımla geçmeleri ve bunu gözünün içine bakarak yapmam hayatımda galibiyet dediklerimdendi.Hatta en belirgini de mezun olacağımızın resmiyet kazanacağı son Dil ve Anlatım sınavında yaşandı.Sefa Mert son sınav olmasının verdiği özgüvenle kağıdıma meczup bir odaklanmayla dalmışken hocayla göz göze geldik. Manidar bakışlarını siktiğim.Evet kopya çekiyor amk. ''BIRAK SON SINAV AMINI DENGESİNİ SİKTİĞİM, BIRAK ÇOCUK YAPSIN !'' bakışı attım ve gözünü bizden çekti.Sıra arkadaşımla ne hikmetse hep yakın notlar alırdık Allahın işi işte akıl sır ermiyor :) ÇOHŞÜKÜR O GÜNLER BİTTİ!

Mağlubiyet ve Yalnızlaşmam

Yine basketbol sahasında başlayan ve dönem dönem lanet ettiğim dönem dönem beni hayata bağlayan his.
Ben uzun süre birini sevdim.Sevip sevmediğimden emin de değilim.Sevgi ve aşk nedir ondan da emin değilim ama yine sitemizin basketbol sahasında tek tabanca takılırken sap sap, biri benden büyük, diğeri akranım olmak üzere iki genç kız yan potada oynuyordu.Ki bu o korkunç lise 1 dönemimdi.İnsanlarla ilişkimin 0'ın altında olduğu sırada ilk adımın, tanışma faslının onlardan büyük olanından gelmesi kaçınılmazdı.O gün pek sıradışı değildi iki kızla tanıştım ve muhabbet ettik, facebook'un var mı ekleyek mi geyiği gibi durumlar; ki yoktu o zaman ilgisiz cool gibi görünsemde o zaman hıyarın biriydim.Basketbol sahasının laneti midir benim açımdan bilinmez belki etrafımdaki insanlardan gördüğüm kadarıyla bilinç altıma girdiğini düşündüğüm amk benim neden sevgilim yok düşüncesinin sonucuydu belki de anlamsız bir denklemdi.Facebook açtıktan sonra onu aramak ve arkadaş olma çabalarım ultra çocukça ve hevesli ergen girişimleriydi.Çok saçma iletişime geçme denemelerim oldu.Paylaştığım şeylere yorum yapması bile beni heyecanlandırıyordu ne göteleğim ehe eheh.Ben iletişime geçerken kendisi tabi benden habersiz bir şekilde yaşamını sürdürdü ama bir noktadan sonra yakın oturuyoruz arkadaş olmayı başardım en azından.
Benim çevremi de onun etrafına kurduğumu düşünüyorum, kendi yakın olduğum insanları da onla birlikte bir ekibe dahil ederek aslında onla vakit geçirme ihtimalimi artırıyordum.Bu bir süre bana yetti, herşeye rağmen daha fazla vakit geçirdik, yakındık, o samimiyetimiz doğrultusunda benle bir şeyleri paylaşmaya başladı, bu yakınlığımız ne kadar benim açımdan iyi de olsa paylaştığı şeyler onun çıktığı kişiler oldukça ben içten içe acı çekiyordum ve bir noktadan sonra belli etmeye, bile bile ifşa olmaya uğraşıyordum.Benim onu sevdiğimden haberdar olan bir iki kişi vardı ve en yakın arkadaşım olan Ümitcanla bu konuda sıklıkla dertleşirdik.Ama bana verdiği tavsiyelerin bir sike derman olmadığını ve kendisinin benden daha beter olduğunu farkedince vazgeçtim.Onun dediğini yapmayacak, söylemeyecektim sevdiğimi.Onu üzmek, bir arkadaş olarak seni farklı gözle görüyorum diyerek hayal kırıklığına uğratmak istemeğimden hem de vermesi garantiye yakın olumsuz yanıttan korktuğum için bu durum uzun süre sürdü.(Cümle iğrenç bir noktaya gidiyormuş vermesi garanti falan ne oluyoruz amk)
Ben onun erkek arkadaş mevzusu ne zaman geçse bozuk atarak zaten belirgin bir duruş sergilerdim ama söyleyemezdim.

Bir çok arkadaşım zamanla haberdar olsa da yardımlarına karşın ona ulaşamadım, derdimi anlatamadım, iyi arkadaşı olarak kaldım; duymaktan, dinlemekten nefret ettiğim dertlerini dinledim, öğütler vermeye çalıştım, teselli ettim.
Bir gün asla söyleyemeyeceğimi düşünürken planlarım dışında bir şey oldu.O  gidiyordu ve bu da uzun bir
tartışmadan sonra ilk kez görüşümüzde öğrenmem iyice allak bullak etmişti beni o konuya girersek; ben onu arkadaşım olarak görmesem de iyi arkadaşıydım ve bir kaç kişilik iyi bir ekiptik birlikte vakit geçirir eğlenirdik.Ama o gün tamamen plansızlık onu ektiğimizi düşünmesine sebep olan düşünceler filizlendi bu tamamen bizim mallığımızdı.Herkes sıra sıra dağıldı evlere.Ama şüpheler yerleşmişti bir kere kızcağızın bunu düşünmesine sebep olacak hal ve hareketler sergiliyorduk ki öyle de oldu ben onu ekmediğimizin farkında olduğum halde zan altında kaldım mesajla ayıldım onu ekerek tekrar onsuz bir araya geldiğimizi sanmış saf.Evde olduğumu kanıtlamak için fotoğraf atmama rağmen kezbanca bir tavırla ''uff önceden çkmişindir'' tepkisi iyice öfkelendirdi, ısrarlarım sonuçsuzdu.Uzun süre kendimi anlatamadım.
Arkadaşlarımın da suçu olmadığını, bir ekme işlemi yapmadığını öğrendim.Ama onlar benim gibi bir bağ ile düşünmedikleri için istediği gibi düşünsün kafasındaydılar.Biz bir hata yapmadık neyin kafasını yaşıyor bu kız diyorlardı.Haklılardı ama benim durumum farklıydı.


(FARKLI BİR HİKAYE DE BURADAN BAŞLAR...)

Hiçbir yol işe yaramayınca alakamın olmadığı onun resim kursundan arkadaşı bir kıza ulaştım.
Pek umudum yoktu ama twitterdan ona ulaştım bir çabayla cevap aldım.Ne benim ne arkadaşlarımın bir hatası olmadı ama bizimle konuşmuyor ben onu kaybetmek istemiyorum tadında Müge Anlıya bağlayaraktan bade süzerekten derdimi dillendirdim.Kız bana yakın ve samimi şekilde cevap verdi 1-2 gün içinde aramızı kurmayı onun sayesinde başardık.O da benim gözümde ayrı bir yer kazandı çünkü bana bir umut kazandırdı, ilerki günlerde de yine beni hayata bağlayacak kişiydi Seda.Adrenalin iğnesiydi benim için.

Kominikasyonu yeniden Seda sayesinde sağladık kızla, kendisiyle alakalı tweetlerimden de haberdar olması beni umutlandırdı ve nihayetinde barıştık.Sedaya çok şey borçluydum bundan da hep bahsettim ona.
Velhasılı kelam barışmamızın ardından tekrar asıl konuya geldiğimizde onu küsmemizin ardından ilk kez gördüğümde beni yine kalp sektesine uğratacak bakışı ve gülüşüyle yerle bir etti.Ebemi sikecek olduğunu bildiğim halde yine de bu bakışa kanalize oluyorum tıpkı pervanelerin ışığa ölüm uğruna bodos kamikaze yapması gibiydi :/
Bahsi geçince yine götüm başım ayrı oynadı konuya dönelim yıllardır hayatımdaydı bahsetmesemde
onu sevdiğimin farkındaydı; onun açısından arkadaş olarak.Benim açımdan hayvanat olarak çünkü
bir dediğini iki etmediği, her dediğini onayladığı normal arkadaşı olmaz insanın.Arkadaş dediğin kişi
yeri geldiğinde siktiri çektiğin, sırlarını paylaştığın yakın hissettiğin kişidir.Ben onu daima onayladım,
isteklerini yerine getirmek için seferber oldum ama onla hiç bir şey paylaşmadım çünkü onla paylaşacağım,
konu arkadaşlığımızı baltalayacaktı.

Tam da bu yüzden kendimi tutuyordum katlanıyordum...





20 Ağustos 2014 Çarşamba

ROTA Bölüm 1: Mutlak Yalnızlaşma

 ROTA


Bunları epey oldu yazalı ama bir blog açıp yayınlama öylesine esinti bir düşünce olarak şu ana kısmetmiş.

                                                                        
BÖLÜM:1
Mutlak yalnızlaşma

Beni zor bir dönemden kurtardığına inandığım kişi, düşüncelerimi paylaştığım kişiyi başkasıyla vakit geçirirken görmek iyice yalnızlaştığımı hatırlattı.
Yine bir şeyler okuyup, müzik dinleyip, mekik çekerken ve az sonra kaslarımın yanmasına neden olacak air alerti yapmamdan evvel; telefonumun
uzun zaman sonra ilk kez şarjının hiç azalmadığını fark ettim.Sanki öfkeli değilmiş gibi de telefonun titremesini bekliyordum ve kucak açmaya hazır
bir haldeydim.Karın kaslarımı yakan o his bir yandan beni sararken bir yandan bekliyormuşum demek ki; vazifesi sanki
beni ayık tutmak, yalnız olmadığımı hatırlatmakmış gibi ki şimdiye kadar misyonu oymuş demek ki zamanımı başka
şeylerle doldurmam icap etti.Düşündüm.

İnci sözlüğün hayatımdaki yeri büyüktü.Espri anlayışı, hoyrat ve hayatı ciddiye almayan duruşu, inanılmaz komik olması insanı en kötü anında hayata bağlıyor gibiydi.Ama en önemlisi ''tek'' olmadığını hatırlatıyormuş insana. Senin gibi düşünen, senin dertlerini taşıyan birileri daha var.Burada dinlediğim radyo yayınından hareketle ve de çok sevdiğim Blogger Michael Sikkofield'ın yazdığı ve kısa zamanda beni etkisine alan üslubu ve ortaklıkları bunları yazmaya itti beni...Biraz özentillikle, biraz
alıntılarla, mecburmuşum gibi yazmaya başladım belki içimi dökerim diye...

Ben de yalnız olduğumu bildiğim halde twitter, facebook, instagramda durmadan bir şeyler yazıp paylaşıyorum bir yere
ulaşıp ulaşmadığını bilmeden.Sanki ''bakın burada ben de varım'' amına koyim der gibi.Bildirim gelince insan mutlu oluyor.

Popülerlik hazzı gibi, beğenilme içgüdüsü, onaylanmış olmak insanı mutlu ediyor boş olduğunu bilsen de....