20 Şubat 2015 Cuma

Aşk mı? Saygı duyuyorum.


Kasım 2014
Sedadan geldiğini okuduktan sonra ayıqsdığım bir mesaj geldi.Öngörmüştüm tekrar yazacağını ve gerçekten öyle sonuçlanmıştı.Benden haklı bir sebeple nefret ediyordu ama ben yine de bunu hak etmediğimi düşünüyordum içten içe.Ama susmayı tercih etmiştim.Çünkü onla girdiğim hiçbir tartışmada haklı çıkamazdım.Genelde o haklıydı.Belki de nefreti bile haklı.O bana platonik bir yıkıntıdan sonra destek oldu, sohbetini paylaştım ve siklenmediğim kızla bile bu kadar iyi anlaşamazdım.Tabularımı yıktı.Ben asosyalin biriyimdir onla görüşmek için karşıya gitmiştim.( NE YANİ BÜYÜK Bİ FEDAKARLIK MI BU AMK)
Hatta gerçekten yakın olduğumuzda bana Dilaranın beni gösterdiğini ve şakayla karışık aramızı yapma durumu söz konusuymuş.Ben ve eşsiz hafızam.Bu mevzuyu hatırlıyorum, Dilara gerçekten bir arkadaşına beni bahsettiğini söylemişti.Tam bir çıkmaza girmiştim.Çünkü bu kadar zaman geçirince Seda’dan da hoşlandığımı düşünmüştüm bir ara…
Mesajında bana haksızlık ettiğini ve özür dilediğini yazmıştı ama ben yine de sanki o yazıda bile bir sitem hissetmiştim.Tekrar okumuş yazdıklarımı.Belki farklı bir kafayla.Adının geçtiği yazılara hönkürdüğü için kaldırmıştım onla alakalıları.Ama fark ettim ki o kadar onla ilgiliyimiş ki, onu çıkardığımda anlatacak şey kalmıyor.Cinyıs olduğum için adını değiştirip tekrar düzenlemiştim yazılarımı.Tesadüfen tekrar denk gelmiş farklı isimde olsa da kendisi olduğunu anlamış haliyle.Ben de onun benim hayatımdaki kurtarıcı rolünden bahsetmiştim en nihayetinde.Ama o kötü döneminde zaten alıngan yapısı olan biri için kabul edilemez bir hataydı ve sayfalarca ağzıma sıçıp beni bile hayattan soğutmayı ve ondan ümidimi kesmemi sağlamıştı.Mesajını tekrar tekrar okudum.Numarasını silmiştim ama o mesajın geldiği numaraya bir şey yazmamı beklemiştir heralde.Beklediği gibi olmadı.Muhtemelen benim onun yazmasını dört gözle beklediğim, tuş kilidini açıp yazmış mı ‘’paradise garden ‘’dediğim günlerdeki gibi beklemiştir.Merak etmiştir tepkimi.Ne yazık ki hevesim kalmamıştı.Cevap verecek bir şey de düşünmek istemedim.Bir kaç kez daha okuduktan sonra sildim mesajı, numarasını ve yazma ihtimalimi ortadan kaldırmak için.Çünkü biliyordum kısır döngüye dönüşeceğini.

Aralık 2014
Size ''saygı''kelimesinin en acı kullanımını göstericem bir yere kaybolmayın genç padawanlar...

Yine eksikliğini hissediyorum.İletişime geçmek için bahane arıyorum.Yine benden önce davranması için yalvarıyorum.Ayrıldıktan sonra ilk o yazmıştı, çok barizdi yazmaya yer arar bir konuydu yazdığı.Bizimkine benzer bir kedi görmüş ve konuşmaya başladık.Herşeyden öte tekrar yazmasına çok sevinmiştim; kasımda doğum günümde de yazmasını beklediğim üzere ilk kutlayanlardan biri o olacaktı.Bunun benim için anlamı çok büyüktü.Ama sonra yine koptu gitti benden.Sonra öğrendim ki numarasını bile değiştirmiş.Ben gerçekten merak etmiştim iletişimden kopunca… Onu üstlenmiş hissediyorum çünkü.İlk kez birini sahiplenmiş hissediyorum.Bağlantımızı koparması da onun bana yazmasını engellemesiymiş.Bu çok anlamsız gelse de umut göremediği için, siktiğimin mesafelerinden belki de benden bir cacık olmayacağından noktayı koydu.Çok dil döktüm ama aramızın asla kötü olamayacağını söyledi.
-seni üzdüğümü düşündüğüm için uzak kalmaya çalıştım
·         ve bu böyle devam edecek
bilerek cevap vermedim defalarca yazdım geri sildim
hattımı bile değiştirdim ulaşma bana artık

Hıyarto ben-istersen cevap verme sadece iyi olduğunu bilmek istedim
peki
ben de çok şey söylemek istiyorum kısa sürede çok şey kattın bana bu değişmez , yani aramın kötü olmasını istemiyorum senle

gözlerine yandığım:-böyle işte beni kötü bilme yeter gerçekten sana karşı herşey bende ilk günkü gibi

hayır bu iletişim tamamen kopmazsa ben sana yazarım kendimi tutamam benim gelgitlerim var insanları çok rahat üzebiliyorum bu benim karakterimle alakalı belki ama hiçbir şey umrumda olmayabiliyor umrumda olmamandan korkarım
seni üzmekten korkarım
Ben tabi mal olduğum için bundan daha da uzun olan konuşmada tek odaklandığım şey ‘’sana karşı her şey ilk günki gibi’’ kısmıydı.Bütün bu imkansızlıklardan ayrı olarak onu hayatımın iyi olan kısmı olarak görüyor olduğum için şimdi konuşamadığımdan kendimi kötü hissediyorum.Çiftleri görmeye tahammül edemiyorum.Daha önce ben seviyordum, karşı tarafın haberi bile yoktu, ben seviyordum itiraf etmiştim karşı taraf sallamamıştı bile veya boşluktaydım.Boşlukta olmak, sevmemek bile daha iyi galiba.Bu sefer karşı taraf da seviyor , ben de öyle ama boktan kader bizi aynı meridyende konuşlandırmıyor.
Numarası değişti, facebooku kapalı, twitterı yok, instagramı da kilitli ve beni kabul etmiyor.Ben onsuz yaşayadurdum bir aya yakın daha 3 ay toplam.Yaşanıyor yaşanmasına ben hep yalnızdım zaten.Hep tek tabanca vakit öldürdüm, kurtarıcımı bekledim.Sen aramazsan o seni bulmuyormuş.AAA halbusi Selin bulmuştu beni.O yazmıştı bana.O görmüştü beni rüyasında.O inandırmıştı birinin beni sevebileceğine.O kabullendirmişti bana bir ümit olduğunu…
Gerçekten diet büsküvi gibi günler yaşarken bir şeyler yapma ihtiyacı duyuyordum.Aslında doğrusu herkesin yaptığı gibi bir aşktan kurtulmanın yolu yeni bir maceraya atılmak.Ama ben bu  kızı es geçme niyetinde değilim.Hiç bir kulvarda bu kızın eline su dökecek biri beni sevmez de zaten.Ben öyle birini bulmak için çaba harcamak istemiyorum . Ayrıca idolü Kobe Bryant olan birinin James Hardenı yeni idolü kabul etmesi mümkün değil.Selin şu an benim için MJ-Kobe gibi bir seviyede.Yeni birini bulup onu unutmak istemiyorum.Hiçbir zaman o avcılardan olamadım.(SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ)
Plansızlık üzerine bir planla Selinin en sevdiğim fotoğrafını çizmeye verdim kendimi.Onla birlikteyken de bu fotoğrafını duvar kağıdı yapardım( yalakalığı fava at bekle).Ama cidden hastası olduğum bir karesi.Saçı, gözleri, minik burnu, gülüşü. Yaratıcıya inancımı kuvvetlendirdiğinden bahsetmiştim tam da bu fotoğrafı işte.Bir yaratıcı olmalı ve bu kıza ciddi bir kıyak geçmiş.Ben ise bu ara kesinlikle Suriyeli dilenciler gibiyim.Saçımı sakalımı kestirmiyorum.Homeless gibi dolanıyorum. Bahanem de Selin. O benim daha iyi olmama mazeretim. O olmayınca denklem çöküyor.Buna inandırdım kendimi.Saçım uzatıkça daha da tiksinç oluyorum.Babamda durduğu gibi durmuyor uzun saç.Ben 3 numara adamıyım.6. sınıftan beri öyle alışılagelince de biraz uzatınca tepkiler yağıyor.Küfürlü telefonlar geliyor inanır mısın azizim.Umutsuzca bir strateji belirledim. Önce instagramdan çakma hesapla takip edip çizimimi taktim etmeyi ve geri dönmesini umucaktım,sonra daha iyi bir adım atmayı düşündüm.Ablamın şirketi bir kargoyla çalışıyor ve bazen dayıma, babama, dedemlere bir şeyler yolluyoruz oradan.Ablam az çok konuyu biliyor onun aracılığyla kampüsüne yollayabilirim.Zor da olsa adresi buldum.Kgb ajanı titizliğinde haritaları inceledim.Google görsellerden bir kez attığı fotodan orası olduğunu çıkardım. Eğer oraysa illa bir şeyler olur; olursa veya çuvallarsa ne olacağı hakkında bir fikir yürütmüyorum.Sadece domino taşına vurucam ve ne olacağını beklicem.Bu arada sitedeki öğretmen abinin spidermanini hala vermedim amk.Konu kilit…
Ben bu ucu bucağı görünmeyen fantastik planlarımı yapmış utanarak ablamı haberdar etmiştim mektup ve çizimlerimden.Sonucu düşünmeden sadece yapmış olmak , bir şeylere müdahale ettiğime inanmak için yapmışım bunu.Yolladım ve ne olacağını beklemedim bile.Kendi boktan rutinime geri döndüm.Arkadaşlarıma vakit ayırdım, sporla ilgiendim vb.
Final sınavlarımın bittiği gün büyük rahata ermeyi planlıyordum.Sınavdan önce Smç birkaç mesaj atmış ve arkadaşlarıyla siteye geleceğini yazdı.Üstüne sınav öncesinde aradı.Hazır bahanem de varken iki gün üst üste Onurla beni ekmesine kızgınlığımın üstüne sınavda aradığını ve zor durumda bıraktığını söyledim J biraz vicdan yapsın pezevenk.İyi kötü atlattım sınavları kurtuldum ve eve dönmeye koyuldum.Ne mümkün! Kazım Karabekir otobüsü şoförüyle kavga edip otobüsten inmem mi dersiniz ahiret günü gibi toplanmış  cins cins insan kalabalığı mı istersiniz tıkış tıkış berbat bir yolculuktu.Ben eve varana kadar soğuktan dolayı Smçler dönmüştü, özür diledim ve eve vardım nihayet.Gün değerlendirmesini Onurla yaparken bir şey oldu.Elim ayağıma dolaştı.O heyecanı sevenler bilir.Selin arkadaşlık isteği yollamıştı.Aklımda binlerce düşünce peyda oldu.İyi kötü bir tepki alacağımdan korkuyla karışık bir heyecan vardı.

Ablam da sürekli soruyordu cevap geldi mi diye.En azından onu cevaplandırmak adına bir şey oluyordu.15 dk baktım ne yapacağım, ne yazacak da ben ne cevap düşüneceğim diye.Bir iki saati öyle devirdim duş muş derken kabul ettim ve rahatladım.Yazdı.
Selin
-selam

Ben okyanus
+Selam

-Naber

+bilemiyorum
seni sormalı

-Ben ayni
Ne var ne yok

+Hersey aynii sende ne var ne yok
Acayip sıkılıyorum ve iyi hissetmiyodum da
Yazınca bi elim ayağım gitti ne yalan söyliim

-Hadi yaa sakiin ol

+Yolladığım ulaştı mı

-Hangisi

+Beni telaşa sürükleyecek bir soru bu🙇 sana bişe ulaştı mı?

-Hayir nerden attin ne attin simdi istiyorum her neyse

+Hadi canım?
Beni mi deniyosun sana mektup yolladım ve bişeyler daha

-Nasil ya nerden

+Dava açıcam o kargoya

-Oha

-Ne kargosu saka mi yapiyosun

+Ben ulaştı da yazdın sandım
Hayır ciddiyim

-Saka yapiyosuun

-Ne kargosu sen benim adresimi nerden biliyon ki

+Cidden yolladım😅
Hahah saka gibi suan ben de saniyorum ki mesaj falan atin

Falandır filandır muradıma erdim diyelim.Umutlandırdı ,
‘’  
Çok şükür vicdanı kurumamış, kalbi taşlaşmamış hala birileri var bu ülkede. ‘’ dedirtti.
Muhabbet sarmış olacak ki facebook kasıyor numaranı yaz dedi.Bu bir yerden tanıdık geliyor.

Aynısını ben yapmıştım.
Bu hareketler hoşuma gidiyordu.İştahla konuşuyordu.Yazamayınca ben sabırsızlanıyordu.Her şey güzel gibiydi yine.Mektubumu çok merakta bıraktım. İlk kez bir sürprizi bok etmedim.Bir haftayı aşkın konuşuyoruz ulaşmadı mektup çünkü o Adanadaydı, ben okulda olur diye Mersine yollamıştım ve dün geri geldi mektup.Şu sıralar yollayıp yollamamak konusunda bile kendimle müzakereleşiyorum.Çünkü beklediğimi bulamadım.Sohbet ilk halini bulmuş gibiyken ve beni gerçekten mutlu ederken çok üst düzey bir bok oldu.Çocukluk fotoğraflarımızı atıyoruz birbirimize ve beni gerçekten güldüren bir fotoğrafının altına ‘’dünyayı gıyametten kurtaracak akla sahibim akıl zenginiyim’’ geyiğini yaptı.Bu çok basit bir örnek ama bu eğlenceli muhabbet benim için en önemli şey.Gerçekten çok güldüm ve dedim bu o ya.Uğraşmak isteyeceğim kız bu.Büyük bir laf edeyim dedim.
‘’Sohbetini çok seviyorum, bu şekilde rahat olabildiğim bir Onur var ama o bir erkek ve ona aşık değilim.’’
Dedim…
Demez olaydım,  Dilara beni siktir ederken bile bu kadar şu an gerçekten yaşandı mı!? Neden oldu ki böyle bir şey? Mutlu olmam neden bu kadar zor?.. diye geçirdim içimden.Başımdan kaynar sular döken cümleler geldi.

-Aşk mı? Oooo böyle olmamalı.Ben değilim.Ama saygı duyuyorum…

SAYGI
Saygı hayatta çok önemli bir şeydir.Ama sana aşık olduğunu söyleyen birine en son duyacağın duygudur.Ben iptal ben wefad tabi…
-Sana aşığım.
- Fok balıkları çok yalnız (neden onlara balık diyorsak!? o_o )
-Seni seviyorum
-O değil de Türk futbolu nereye gidiyor hafız?
- Senden hoşlanıyorum
- Önder Açıkbaş nasıl ünlü oldu?
-Sana karşı hislerim var
-Sayısal lotonun bu haftaki kazanan rakamları şunlar...

Orada ben zaten eksilerdeyim.Az konuşuyoruz.O da çok hevesli görünmüyor ve bu canımı sıkıyor.Tekrar konuşmaya başlayınca umutlanmama neden olan o duygular yerini umutsuzluğa bırakmaya başladı.Tereddütüm hat safhada olsa da ben o mektubu ona ulaştırmaya kararlıyım.Yarın tekrar yollayacağım.Bir şeyleri değiştirir mi bilmem ama ben çoktan umudumu yitirdim.Benim onu sevmem , aşık olmam sonradan oldu zaten.O beni seviyor diye sevmiştim onu, çok güzel bir de, bir de kafa uyuşması ,bir de bir de …
Sevmediklerin derdin olur genelde, sevdiklerin ise mutluluğun.Birini öyle bir seversin ki hem derdin olur hem umudun.
C.Palahniuktan alıntı yapmaya yaşıyorum zaten orası ayrı da benim umudum olsa negzel olmaz mı!?

GEL BURAYA LİSELİ!

Yol Ayrımları (LİSE DÖNEMİ)
İnsani ilişkilerimdeki rolüne dönecek olursam arkadaş edinmemde başrollerdendi basketbol.Berbat bir lise 1 dönemi sonrasında Anadolu lisesini bırakıp düz liseye geçmek gibi herkesin kolay vermeye cesaret edemeyeceği bir kararı ivedilikle yapmıştım.Okul saatleri, arkadaşsızlık, derslere ilgisizlik adına ne dersen de yıprandığım bir dönem sonrasında hemen verdiğim kararla Üsküdar Burhan Felek Lisesine geçtim ve hayatımda verdiğim iyi kararlardan biriydi.Belki eğitim seviyesi düşürmüş oldum, ingilizce altyapısını çöpe atmış oldum,babamın dedemin ne okuduğumdan haberdar olmaması
ve hala daha okulumu Ataşehirde bölümümün bilişim olduğunu sanmaları beni çileden çıkarsa da ruhen rahatlamak ve ferahlamak gibiydi okul değiştirmek.
Yine yeni çocuk olmuştum belki ama az çok katlanılır durumdaydı lise 1 kabusuna göre.Çünkü lise 1de sabahın karanlığında okula gidip akşamın karanlığında dönmek ve günü yaşayamamak, uzun tenefüslerde yalnızlık ,arkadaşsızlık, sınıfın benden epey farklı telden çalan ahalisi ve hapishane psikolojisi gibi bahçede volta atmak resmen çile gibiydi; çilemi doldurmuştum yeni çocuk olarak kendimi tanıtmam gerekti;bu da basketbolum sayesinde olacaktı.Sınıfın sporcularından oluşan nispeten düşük notlar alan duvar tarafında konuşlandım.
Burda hala bağlarımı koparmadığım nadir insanlardan Sefa Mertle sıkı bir rekabetimiz ama hiç sıkıntı yaşamadığım bir sıra arkadaşlığım olacaktı.Kıyaslandığımız zamanlar oldu ama o da en az benim kadar iyi basketbol oynuyordu;
benim aksime basketbolcuydu.İlk kez birine karşı rekabetimde çirkeflik olmamıştı.Şu ana kadar kavgalar,kıskançlıklarla dolu rekabetler yaşadım, onla dostluk bağlarına bağlı bir rekabet yaşadık bundan çok memnunum.
Okulda da saygınlığım sağlamlaşmıştı basketbol sayesinde.

Burhan Felek macerasında beni tek çileden çıkaran insan Dil ve Anlatım hocası oldu.Kötü bir anı olmaktan çok zafer gözüyle bakıyorum bu münakaşaya.Ben etrafımda sakin, iyi
huylu biri olarak bilinirim ve kimseyle bir sorunum olmaz.Ama hem okula yeni gelmemin etkisiyle hem arka planda olmam yüzünden tanıtamadım kendimi.İlkokuldan beridir bir çok insanda eğitim sistemimizin savaş yarası gibi baktığım sözlüler ve tahtaya kalkma merasimine matematik dersinden beri uyuzumdur.Kalkmamak için elimden geleni yapar, dualar eder, kaçmanın her türlü yolunu arardım.Bu derste de farklı olmayacaktı.Derse katılan yeri geldiğinde fikir belirten biriydim; tembel değildim.Ama belirtmeme rağmen beni ısrarla tahtaya kaldırma mazoşistliğinin zevkine varan bu tek hücreli inatçı, ilk dönemin sonundaki notlarımla beni bırakabileceği bir noktada onla konuşmak ihtiyacında hissettim.Tek zayıf notumun bu ders olduğunu notlarımın geçmeye yettiğini sessiz sakin biri ve derse katıldığımı belirttim ve notumu 45e tamamlanacağının sinyalini alarak rahatlamıştım...Karne günündeki şoka kadar.İnsan ihaneti her dönemde yaşıyor.Bu oldukça basit bir örnek olsa da insan nahoş sürprizlere, haksızlıklara tahammül edemiyor.Bu yalnızca okul hayatında karşılaştığım bir kazıktı elbette hayatta ne voyvoda kazıkları yemeniz mümkün.
Hele ki sözünü aldığım halde, aynı nota sahip bir arkadaşımın geçirilmesi beni iyice hırslandırdı.Nitekim Şubat tatilinde bunu gurur meselesi yaptım ve savaşa çevirdim kafamda.Nasıl bir travma yarattıysa rüyalarımda bile konu aynıydı.Neyse ki intikamım ve benim okulda duruşumu belirleyecek konuşmaya az kalmıştı.Tatilin bitimiyle
birlikte bu hocanın ilk dersinde kimler ilk dönem notu zayıf geldi sorusuyla hareketlendim.Beni ima ederek bunu hakketiğimizi ve bundan ders çıkarmamız gerektiği söyledi.O yaşlarda birine bunu olgunlukla karşılamasını beklemek vizyonsuz bir hocanın yapacağı iştir.Ben çok konuşmayan biri olarak burada duruşumu keskinleştirdim ve o hocaya karşı yapılan ilk ve tek ültimatomu veren kişi oldum.Zira notla korkutan ve dersle alakalı şeyleri kişiselleştiren bir hocaydı.
Ben bu durumda hiç olmadığım kadar gözükaraydım ve başladım ''beni kastediyorsanız ben size de belirttiğim gibi dersten geçirebileceğiniz bir durumdaydım, konuşmamızda da olumlu yanıt aldım karne günü şaşırttınız'' dedim.
O da sanki altı çok doluymuş gibi ''Tatilde düşünseydin seni neden bıraktığımı'' dedi.Ben ses tonumu keskinleştirerek, biraz da duygusal bir ruh haliyle ''yeterince düşündüm, yaptığınız haksızlıktı'' dedim ve oturdum(dışarıdan bana aktarılanlara göre hocaya uçan tekme atma, aduket çekme modundaymışım).



O anlarda kimsenin benden öyle bir çıkış beklemediği üzere çölde sessizlik ve durgunluk üzerine
geçen toz toprak topağı geçer gibi bir an yaşandı, saat sesi bile belirginleşti herkes buz kesti ve ''iyi konuştun piç'' bakışları eşliğinde oturdum.Belediye başkanlığına aday ol oyum sana moduna soktum cemaati.



Tenefüste bu duruşumdan dolayı tebrikler ve tabi abartılar eşliğinde cümlelere maruz kaldım.Ağzının payını verdin, en son hocayı dövücen zannettik falan gibi gazladılar ama bu yalnızca başlangıçtı ki dediğimi 3 sene boyunca yerine
getirmek tabiri yerindeyse bu mikrobu ''göt etmek'' beni tarifi imkansız gururlandırıyordu.Üç sene boyunca yine onun istediği gibi tahtaya kalkmak, sözlülerle geçmedi ama ben sırf bu eğitimci görünümlü hamam böceğini  göt etmek için hep en yüksek notları aldım ve
her seferinde gözünün içine ''ya işte yarram öyle oluyo'' bakışıyla bitirdik liseyi de... O hocaya gerçek hislerimi hiçbir zaman belirtemedim ama o anlıyordur zaten; oturduğumuz duvar kenarının bir çok derste olduğu gibi Dil ve Anlatım dersinden de benim yardımımla geçmeleri ve bunu gözünün içine bakarak yapmam hayatımda galibiyet dediklerimdendi.Sıra arkadaşımla ne hikmetse hep yakın notlar alırdık Allahın işi işte akıl sır ermiyor :) Hatta üzerinden kaç sene geçse de geçen günlerde Smç ile duygu dolu anlar  yaşadık bu konuda.Kanka senin sayende bitirdim liseyi dedi.Azcık ağlaştık falan sonra kendimize bir çekidüzen verdik noluyoruz amk!


Neden, bay Anderson neden?

15 Kasım
Şükretmem gereken şeyler önümdeyken ben yine mutsuzum.Uzun süre sabrettiğim iki şeye sahip oldum.Nba 2k15’i hallettim Anıl sayesinde.Onca işinin gücünün arasında teamviewer’la bana yardımcı oldu.Bira sözüm burada RESERVED.
Basketbol ayakkabısı da aldım.Şu an en iyi kabul edilen modele sahip oldum.Hava çok kötü o yüzden henüz siftah yapma fırsatına nail olamadım.Ama rahatlığını ve tasarımını sevdim Hyperdunk’ın.Kobe 9 bulamadım ama hyperdunk da içime sindi.Ama ben buna rağmen eksik hissediyorum.Bencilce…
İnsan istediklerini ulaştıktan sonra da mutlu olmamak için yeni isteklere sarılıyor.Hiç bir zaman yeterli olmuyor yenisine göz dikiyor.Kendimi kötü hissediyorum.Yine dua ediyorum ama rahat hissetmiyorum.Doğum günümü acaba kutlayacak mı diye sadece onu düşünmüştüm.Sadece o kutlasa bana yeter gibi geliyordu.Sanki kutlamasa kafamdan atabilecekmişim gibi.
İlk kutlayanlardan biriydi hatta.Bazı kutlamasını beklediklerim yazmazken o kutladı, yine acaba ne yazdı diye salakça bir güldüm ve mesaja baktım.Almanca başlamıştı cümlesine. Google translate sağolsun bu kadar basit bir cümleyi bile anlaşılmaz kılabiliyordu ama anladım az çok.İçten ve samimi bir kutlamaydı. Yaş günü hediyesi olarak akülü araba alınmış çocuk gibi neşelendim.Onun yazması hediyeydi bana.Neşemi paylaştım ‘herkesi geçtim işte bunu bekliyordum iyi ki varsın’ dedim. ‘’Sen de iyi ki varsın’’ dedi.







Sonrasında da zaten arkadaşlarım yalnız bırakmadı ve kutladım doğum günümü sevdiklerimle.
                                                      At ağızlı bir bakış atmışım J




2 AY ÖNCE
Müzik ruhun gıdasıydı ve paylaşımlarımız bizi şaşırtacak ölçüde ortaktı.Zevkimiz yakındı.Zaten bu yüzdendir ki iş üstündeyken ilgimi çekmeyi başardı ve onla konuşmayı tercih etmiştim.Bundan sonraki haftalar, hatta şu an bile her hangi bir şey yerine tercih edeceğim yegane şey olacaktı…




Fight club'da bir diyalogtan alıntı yapmak gerekirse; ne zaman zalımların fotoğraflarını, mutlu aşık tablolarını görsem aklıma
"Sahip olamadığım bütün güzellikleri yok etmek istiyordum. Amazon yağmur ormanlarını yakmak istiyordum.Hiç bir zaman göremeyeceğim Fransa sahillerini kirletmek istiyordum''bir şeyleri yok etmek geçiyordu içimden.
FIGHT CLUB / Chuck Palahniuck
Bu çok insani bir tepkiydi.Kıskançlık, haset, senin sahip olamadığın mutluluğa başkasının nail olması.Halbuki benle görüşmesinden önce
''tamam bağımı kestim ama umarım mutlu olur.'' diyordum.Bu sevgi miydi?Sadece senle mutlu olmasını istiyorsun; bencilce.
Denklem şöyle : Mutlu olmasını istiyorsun ama senle olacaksa,
senle olmayacaksa hayatını sikeyim.İnsanının hakikaten sahip olmaya dayalı bencilce bir sevgi anlayışı var.
Tam tersi de aşırı enayice ama; benle mutlu olamayacaksa başkasıyla olsun ve mutlu olsun.
Adamı sevgi kelebekleri siker arkadaşlar olmaz böyle bir anlayış biraz kendinize gelin amk!
 Tamam sakinim :)
Bizim aşktan anladığımız şey aslında ne kadar menfaatlere dayalı değil mi?Yoksa ben götümden mi uyduruyorum.
Onu kendinden çok düşünüyorsun          (evet   (hayır
O mutlu olacaksa senle olmasa da olur    (evet    (hayır

''evet''ler çoğunluktaysa cidden iyi birisiniz.Veyahut hayatınızı kendinizi gözünüz kapalı güvendiğiniz kişiye teslim etmeye hazırsınız.
Dolayısıyla ne kadar güzel olursa olsun bu güven riskleri ve sikilme ihtimalinizi güçlendiriyor.







3 ay öncesinde olmayı beklemediğim bir noktadayım.Yine yalnızım.Kuduz köpek kadar yalnız.Arkadaşlarım var, ailem var, şükredebileceğim binlerce şey var, şükrediyorum da ama bu kesinlikle yetmiyor.Yaşamayı sevmediğinizi düşündüğünüz anlar vardır.Ha işte tam o noktadayım.Dizi, film izleyerek hayatımı heba etme aşamasındayım.Eskisi kadar olmasa da bir şeyler okuyorum.Bugün uzun zamandır üzerine uğraşmadığım Spiderman resmini bitirdim.Güzel olduğunu düşünüyorum.Beni abisi olarak görmek isteyen bir genç için yapmıştım.Görürsem vermeyi düşünüyorum.
Selini tanımamla yeniden şükretmeye ve iyi biri olmaya çabalamaya karar vermiştim.Arkadaşlarımı güldürecek capsler yapıyor, çevremdekilere olduğumdan iyi davranıyordum.Ya şimdi? Dilaranın beni yıktığı,  Seda gibi bir dostun olmadığı daha boktan bir durumdayım. Bir de üstüne babam sürekli çalışmam yönünde dürtüyor beni.Bodrumda yaşıyor olsa da hayatıma müdahale etmeyi ihmal etmiyor.Babamı seviyorum ama ben ondan hiçbir zaman yeterince ilgi görmedim.Onla çok zaman paylaşmadık.Kafa olarak ışık yılı uzağız.Bunda benim de çabasız olmamın payı büyüktür.
Özlüyorum ya.Neyi özlediğimden de emin değilim.Öylesine konuşmaya başladığım, tanımadığım halde eklediğim biri.Beni aniden sevmiş olması sebepsizce.900 km. Kendimde sevilecek bir yön göremiyorum.Gururumu o kadar zorladılar ki nasıl biri beni sevebilir inanmakta güçlük çektim.Flört ederken bile sorardım ‘’beni neden seviyorsun, benim sevilecek bir yanım yok; gözlerinde hata olmasın?’’ . Ayrıldıktan sonra bile bana karşı hislerinin değişmediğini söylediğinde ne yalan söyleyeyim şaşırdım.Öngöremiyorum.Tekrar yazar mı ? Durumumuz farklı olur mu, hep bir ihtimali kovalıyorum. Saçma salak annemin haberi olmadan Mersine gitmek için bahane yaratıyorum.Arkadaşlarımın bile muhabbetine konu oldu.Bizim mahallenin girişinde ve Ümraniyede Mersin Günleri , tur gibi bir şey varmış ve bana gösterdiler.Ayrıldığı gün bile düşündüm bu güzel gidebilme ihtimali bulunan şeyi düzeltmek için gitmeli miyim? Ya şimdi Mersine gitsem, okulunu bulsam,onunla karşılaşsam ne olur.Koşarak boynuma mı atlar? Sarılır mı? Ağlar mı? Hiç yaşayamadığım anları yaşar mıyız orada!?  İyi ve mutlu bir insan olma ihtimalini kazandırdı bana. Bununla yetinmeli ve onun istediği gibi unutmalı mıyım onu? 



Madem bana karşı hislerin ilk günkü gibi neden  neden, bay Anderson neden?Neden, neden bunu yapıyorsun? Neden ayağa kalkıyorsun?Neden dövüşmeye devam ediyorsun?
Fedakarlık yapıyor gibi görünüyor ama aslında biz olma ihtimalini cezalandırıyorsun.Ben, biz olma ihtimaliyle bile yaşardım uzakta da olsan…
Başta sorduğum , danıştığım herkes belki de teselli olsun diye ‘’onun aradığı başkaymış’’ demek ki dedi.Ben bunu konumlandıramıyorum.Benim şu anda dahi 1 Aralık saat 03:23de bile özlediğim, kafamda imgesi olan kişi.Bizzat göremediğim halde sevmek istediğim.Birlikte olmayı hayal ettiğim. Onun için daha iyi biri olmayı istediğim kişi…

Fonda Murat Kekilli Ver bana düşlerimi çalar…