21 Ağustos 2014 Perşembe

ROTA Bölüm 2:Kişilik Tanıtımı

KİŞİLİK TANITIMI (Ağır Kobe Bryant içerir)

Bazı şeylere yeteneğim olduğu halde o alanlarda başarılı olamamak çok berbat bir his. İnsanlar senden o branşta mutlak başarı bekliyor ama sen kendi emellerine bile ulaşamıyorsun.Uzun süre resim çizdim ne halta yarayacağını, bunu meslek haline getirebilir miyim onu bile bilmeden.Bir kursa girsem ve devam edebilecek tahammülü göstersem belki bir bok olabilirdi ama o entel, kıl, yün insanların yapmacık hareketleri, ben farklıyım gösterme çabaları beni deli eder diyedüşündüm.Kazanamadım demiyorum da :) Onun dışında 5. sınıftan beri basketbol oynuyorum ki basketbol olmasaydı  şu an ki ben de olamazdım heralde.
Sportif kariyer başarısı kendi açımdan sağlayamasam da kişiliğim açısından önemliydi spor.
En basitinden arkadaşlık ilişkileri zayıf olan benim gibi insanlara birileriyle bağ kurma imkanı sağlar spor.
Tanıdığım sevdiğim bir çok arkadaşımı bu sayede tanıdım.Kıyaslanma hissine de burada girmek istiyorum.
Spor ne olursa olsun kişisel rekabet üzerine kuruludur.İnsan egoları takım sporlarında bile önce kendini kanıtlama çabası içine girer.Tabi bende de durum böyleydi.5. sınıftan itibaren şu ana kadar hep rekabet içinde olduğum kişiler oldu.Kazandım, kaybettim, kavga ettim, üstünlük sağladım vb ama hep bir şeyler öğrendim ve bu beni geliştirdi.
Her kıyaslandığım kişiye karşı üstünlük kabul ettirmeyi başardığımı düşünüyorum.İnsan geri dönüp baktığında keşkeleri oluyor.Keşke iyi kötü bir takım kariyeri oluşturup basketbola ağırlık verseydim.Lisanslı şekilde devam etseydim.
Okulda, dışarda, sıklıkla oynadığımız site maçlarıyla küçüklüğümden itibaren büyüklere karşı oynamak beni olgunlaştırdı ve bana isteğim dışında bir lakap kazandırdı.''Kobe''.

Basketbola adımımı anlatmak gerekirse, basketbolla alakamın olmadığı oldukça silik çocukluk evresinde Onur abimin bana getirdiği NBA dergilerini yavaş yavaş sevmeye başladım.Önceleri çizim merakımla birleştirerek nba oyuncularından kurulu bir karikatür-hikaye yaptım.O ana kadar kimseyle alakamın olmadığı sitede basketbol oynamaya başladım.
Sitede, mahallede yeni çocuk olarak pek sevilmezdim ama etliye sütlüye karışmayan biri olarak insanlara yeniden sitede basketbol oynamayı hatırlattım.(mışım)
  Lakabımı da tam bu sıralarda aldım yine büyüklerle oynadığım maçlarda küçük görülen ama maçın sonunda saygı kazanan ve hep yer alan bir çocuk vardı.Ki çok da müthiş oynadığım için değil formasını giydiğim için beni Kobe diye çağırdılar ve üsütme yapıştı; memnundum.Zamanla onun oyun tarzını da benimsedim elbette.Hem fiziksel olarak onu taklit etmek hem de onun gibi kritik anlarda sorumluluk alarak adeta onu alt benliğim yapmıştım.Sadece tek bir kişiye bahsettiğim bir konu var ki o da maçın bizden uzaklaşabileceği bir anda derin nefesler alır sertçe topu yere vurur ve
gözümü kapatıp ''şimdi başlıyoruz'' der kendimi motive ederim.Bu uzun zaman önce benim bir maçta ''terminatör mode:on'' adını verdiğim belki de kaybetmeyi kabullenmeyen ikinci kişiliğimin ön plana çıktığı anlardı.Gerçekten de ciddiye alırdım yenilgileri.Mutlaka intikamı alınmalı mantığıyla kafamda taktik belirler bir sonraki maçta onu uygulardım.Taktik işe yaramıyorsa hırslı ikinci kişilik direksiyona geçer ve maçı kazandırırdı.
İleride bazı insanlar ''Kobe'' lakabını benim zorla kanıksattığımı düşündü ise de bunun benim için yeri büyüktü.Bu söylemi benim çıkarttığımı düşünenler var ya  işte ben onların ta amına koyim.

 Gittiğim okullarda hep en iyilerden kabul edilen kişi ben oldum şükürler olsun.Bunu kafaya takan biriydim.Sitede ertesi gün oynayacağım maça bile NBA finali gibi bakmak belki hastalıklı bir ruh hali fakat rekabetçiliğim lakabını aldığım Kobe Bryant'dan gelen bir özellik.Bu efsane için dev bir parantez açmak isterim.Herkesin idolleri ilerde örnek alacağı kişiler vardır.Benim yalnızca bu adam.Hemen her gün maçlarını takip eder, videolarını izler ve ondan bir şeyler kapmaya uğraşırdım.Beni en çok geliştiren de bu gözlemlerim oldu.Fundamental birinin sana öğretebileceği bir şey değil, senin hayal gücüne ve uygulama pratiğine bağlıdır.Benim örnek aldığım kişi de bu konuda en tepede.
Ona olan saygım ve hayranlığım en sevdiğim arkadaşım, dostum dediğim yıllarca fikir birliği içinde olduğum kişiyi bile harcadı.Başka sebepler de oluyor tabi ama bu konuda hassasım.Kişiliğimi etkileyen bir kişiye toz kondurmam;

Kobe benim için apayrı bir noktadadır...



















DÖNÜM NOKTALARI



İnsani ilişkilerimdeki rolüne dönecek olursam arkadaş edinmemde başrollerdendi basketbol.Berbat bir lise 1 dönemi sonrasında Anadolu lisesini bırakıp düz liseye geçmek gibi herkesin kolay vermeye cesaret edemeyeceği bir kararı ivedilikle yapmıştım.Okul saatleri, arkadaşsızlık, derslere ilgisizlik adına ne dersen de yıprandığım bir dönem sonrasında hemen verdiğim kararla Üsküdar Burhan Felek Lisesine geçtim ve hayatımda verdiğim iyi kararlardan biriydi.Belki eğitim seviyesi düşürmüş oldum, ingilizce altyapısını çöpe atmış oldum,babamın dedemin ne okuduğumdan haberdar olmaması ve hala daha okulumu Ataşehirde bölümümün bilişim olduğunu sanmaları beni çileden çıkarsa da ruhen rahatlamak ve ferahlamaktı okul değiştirmek.

Yine yeni çocuk olmuştum belki ama az çok katlanılır durumdaydı lise 1 kabusuna göre.Çünkü lise 1de sabahın karanlığında okula gidip akşamın karanlığında dönmek ve günü yaşayamamak, uzun tenefüslerde yalnızlık ,arkadaşsızlık, sınıfın benden epey farklı telden çalan ahalisi ve hapishane psikolojisi gibi bahçede dolanmak resmen çile gibiydi; çilemi doldurmuştum yeni çocuk olarak kendimi tanıtmam gerekti;
bu da basketbolum sayesinde olacaktı.Sınıfın sporcularından oluşan nispeten düşük notlar alan duvar tarafında konuşlandım.Burda hala bağlarımı koparmadığım nadir insanlardan Sefa Mertle sıkı bir rekabetimiz ama hiç sıkıntı yaşamadığım bir sıra arkadaşlığım olacaktı.Kıyaslandığımız zamanlar oldu ama o da en az benim kadar iyi basketbol oynuyordu; benim aksime basketbolcuydu.İlk kez birine karşı rekabetimde çirkeflik olmamıştı.Şu ana kadar kavgalar, kıskançlıklarla dolu rekabetler yaşadım, onla dostluk bağlarına bağlı bir rekabet yaşadık bundan çok memnunum.Okulda da saygınlığım sağlamlaşmıştı basketbol sayesinde.

DÖNÜM NOKTALARI:Mücadelem

Burhan Felek macerasında beni tek çileden çıkaran insan Dil ve Anlatım hocası oldu.Kötü bir anı olmaktan çok zafer gözüyle bakıyorum bu münakaşaya.Ben etrafımda sakin, iyi huylu biri olarak bilinirim ve kimseyle bir sorunum olmaz.Ama hem okula yeni gelmemin etkisiyle hem arka planda olmam yüzünden tanıtamadım kendimi.İlkokuldan beridir bir çok insanda eğitim sistemimizin savaş yarası gibi baktığım sözlüler ve tahtaya kalkma merasimine matematik dersinden beri uyuzumdur.Kalkmamak için elimden geleni yapar, dualar eder, kaçmanın her türlü yolunu arardım.Bu derste de farklı olmayacaktı.Derse katılan yeri geldiğinde fikir belirten biriydim; tembel değildim.Ama belirtmeme rağmen beni ısrarla tahtaya kaldırma mazoşistliğinin zevkine varan bu tek hücreli inatçı, ilk dönemin sonundaki notlarımla beni bırakabileceği bir noktada onla konuşmak
ihtiyacında hissettim.Tek zayıf notumun bu ders olduğunu notlarımın geçmeye yettiğini sessiz sakin biri ve derse katıldığımı belirttim ve notumu 45e tamamlanacağının sinyalini alarak rahatlamıştım...Karne günündeki şoka kadar.İnsan ihaneti her dönemde yaşıyor.Bu oldukça basit bir şey olsa da insan nahoş sürprizlere, haksızlıklara tahammül edemiyor.Hele ki sözünü aldığım halde, aynı nota sahip bir arkadaşımın geçirilmesi beni iyice hırslandırdı.Nitekim Şubat tatilinde bunu gurur meselesi yaptım ve savaşa çevirdim kafamda.Nasıl bir travma yarattıysa rüyalarımda bile konu buydu.Neyse ki intikamım ve benim okulda duruşumu belirleyecek konuşmaya az kalmıştı.Tatilin bitimiyle birlikte bu hocanın ilk dersinde kimler ilk dönem notu zayıf geldi sorusuyla hareketlendim.Beni ima ederek bunu hak ettiğimizi ve bundan ders çıkarmamız gerektiği söyledi.Seni nezaketten yoksun sikerim hoca bozuntusu! O yaşlarda birine bunu olgunlukla karşılamasını beklemek vizyonsuz bir hocanın yapacağı iştir.Ben çok konuşmayan biri olarak burada duruşumu keskinleştirdim ve o hocaya karşı yapılan ilk ve tek ültimatomu veren kişi oldum.Zira notla korkutan ve dersle alakalı şeyleri kişiselleştiren bir hocaydı.Ben bu durumda hiç olmadığım kadar gözükaraydım ve başladım; ''beni kastediyorsanız ben size de belirttiğim gibi dersten geçirebileceğiniz bir durumdaydım, konuşmamızda da olumlu yanıt aldım karne günü şaşırttınız'' dedim.O da sanki altı çok doluymuş gibi ''Tatilde düşünseydin seni neden bıraktığımı'' dedi.Seni 0 toleransla sikerim ey eğitim neferi kisvesi altında ego tatmini yapan Guatemala kertenkelesi .Ben ses tonumu keskinleştirerek,biraz da duygusal bir ruh haliyle ''yeterince düşündüm, yaptığınız haksızlıktı'' dedim ve oturdum(dışarıdan bana aktarılanlara göre hocaya uçan tekme atma veya aduket çekme modundaymışım).
O anlarda kimsenin benden öyle bir çıkış beklemediği üzere çölde sessizlik ve durgunluk üzerine geçen toz toprak topağı geçer gibi bir an yaşandı, saat sesi bile belirginleşti herkesi buz kesti ve ''iyi konuştun piç'' bakışları eşliğinde oturdum.Belediye başkanlığına aday ol oyum sana
moduna soktum cemaati.

Tenefüste bu duruşumdan dolayı tebrikler ve tabi abartılar eşliğinde cümlelere maruz kaldım.Ağzının payını verdin, en son hocayı dövücen zannettik falan gibi gazladılar ama bu yalnızca başlangıçtı ki dediğimi 3 sene boyunca yerine getirmek tabiri yerindeyse bu mikrobu ''göt etmek'' beni tarifi imkansız gururlandırıyordu.Üç sene boyunca yine onun istediği gibi tahtaya kalkmak, sözlülerle geçmedi ama ben sırf bu mikrobu göt etmek için hep en yüksek notları aldım ve her seferinde gözünün içine ''ya işte yarram öyle oluyo'' bakışıyla bitirdik liseyi de... O hocaya gerçek hislerimi hiç bir zaman belirtemedim ama o anlıyordur zaten; oturduğumuz duvar kenarının bir çok derste olduğu gibi
Dil ve Anlatım dersinden de benim yardımımla geçmeleri ve bunu gözünün içine bakarak yapmam hayatımda galibiyet dediklerimdendi.Hatta en belirgini de mezun olacağımızın resmiyet kazanacağı son Dil ve Anlatım sınavında yaşandı.Sefa Mert son sınav olmasının verdiği özgüvenle kağıdıma meczup bir odaklanmayla dalmışken hocayla göz göze geldik. Manidar bakışlarını siktiğim.Evet kopya çekiyor amk. ''BIRAK SON SINAV AMINI DENGESİNİ SİKTİĞİM, BIRAK ÇOCUK YAPSIN !'' bakışı attım ve gözünü bizden çekti.Sıra arkadaşımla ne hikmetse hep yakın notlar alırdık Allahın işi işte akıl sır ermiyor :) ÇOHŞÜKÜR O GÜNLER BİTTİ!

Mağlubiyet ve Yalnızlaşmam

Yine basketbol sahasında başlayan ve dönem dönem lanet ettiğim dönem dönem beni hayata bağlayan his.
Ben uzun süre birini sevdim.Sevip sevmediğimden emin de değilim.Sevgi ve aşk nedir ondan da emin değilim ama yine sitemizin basketbol sahasında tek tabanca takılırken sap sap, biri benden büyük, diğeri akranım olmak üzere iki genç kız yan potada oynuyordu.Ki bu o korkunç lise 1 dönemimdi.İnsanlarla ilişkimin 0'ın altında olduğu sırada ilk adımın, tanışma faslının onlardan büyük olanından gelmesi kaçınılmazdı.O gün pek sıradışı değildi iki kızla tanıştım ve muhabbet ettik, facebook'un var mı ekleyek mi geyiği gibi durumlar; ki yoktu o zaman ilgisiz cool gibi görünsemde o zaman hıyarın biriydim.Basketbol sahasının laneti midir benim açımdan bilinmez belki etrafımdaki insanlardan gördüğüm kadarıyla bilinç altıma girdiğini düşündüğüm amk benim neden sevgilim yok düşüncesinin sonucuydu belki de anlamsız bir denklemdi.Facebook açtıktan sonra onu aramak ve arkadaş olma çabalarım ultra çocukça ve hevesli ergen girişimleriydi.Çok saçma iletişime geçme denemelerim oldu.Paylaştığım şeylere yorum yapması bile beni heyecanlandırıyordu ne göteleğim ehe eheh.Ben iletişime geçerken kendisi tabi benden habersiz bir şekilde yaşamını sürdürdü ama bir noktadan sonra yakın oturuyoruz arkadaş olmayı başardım en azından.
Benim çevremi de onun etrafına kurduğumu düşünüyorum, kendi yakın olduğum insanları da onla birlikte bir ekibe dahil ederek aslında onla vakit geçirme ihtimalimi artırıyordum.Bu bir süre bana yetti, herşeye rağmen daha fazla vakit geçirdik, yakındık, o samimiyetimiz doğrultusunda benle bir şeyleri paylaşmaya başladı, bu yakınlığımız ne kadar benim açımdan iyi de olsa paylaştığı şeyler onun çıktığı kişiler oldukça ben içten içe acı çekiyordum ve bir noktadan sonra belli etmeye, bile bile ifşa olmaya uğraşıyordum.Benim onu sevdiğimden haberdar olan bir iki kişi vardı ve en yakın arkadaşım olan Ümitcanla bu konuda sıklıkla dertleşirdik.Ama bana verdiği tavsiyelerin bir sike derman olmadığını ve kendisinin benden daha beter olduğunu farkedince vazgeçtim.Onun dediğini yapmayacak, söylemeyecektim sevdiğimi.Onu üzmek, bir arkadaş olarak seni farklı gözle görüyorum diyerek hayal kırıklığına uğratmak istemeğimden hem de vermesi garantiye yakın olumsuz yanıttan korktuğum için bu durum uzun süre sürdü.(Cümle iğrenç bir noktaya gidiyormuş vermesi garanti falan ne oluyoruz amk)
Ben onun erkek arkadaş mevzusu ne zaman geçse bozuk atarak zaten belirgin bir duruş sergilerdim ama söyleyemezdim.

Bir çok arkadaşım zamanla haberdar olsa da yardımlarına karşın ona ulaşamadım, derdimi anlatamadım, iyi arkadaşı olarak kaldım; duymaktan, dinlemekten nefret ettiğim dertlerini dinledim, öğütler vermeye çalıştım, teselli ettim.
Bir gün asla söyleyemeyeceğimi düşünürken planlarım dışında bir şey oldu.O  gidiyordu ve bu da uzun bir
tartışmadan sonra ilk kez görüşümüzde öğrenmem iyice allak bullak etmişti beni o konuya girersek; ben onu arkadaşım olarak görmesem de iyi arkadaşıydım ve bir kaç kişilik iyi bir ekiptik birlikte vakit geçirir eğlenirdik.Ama o gün tamamen plansızlık onu ektiğimizi düşünmesine sebep olan düşünceler filizlendi bu tamamen bizim mallığımızdı.Herkes sıra sıra dağıldı evlere.Ama şüpheler yerleşmişti bir kere kızcağızın bunu düşünmesine sebep olacak hal ve hareketler sergiliyorduk ki öyle de oldu ben onu ekmediğimizin farkında olduğum halde zan altında kaldım mesajla ayıldım onu ekerek tekrar onsuz bir araya geldiğimizi sanmış saf.Evde olduğumu kanıtlamak için fotoğraf atmama rağmen kezbanca bir tavırla ''uff önceden çkmişindir'' tepkisi iyice öfkelendirdi, ısrarlarım sonuçsuzdu.Uzun süre kendimi anlatamadım.
Arkadaşlarımın da suçu olmadığını, bir ekme işlemi yapmadığını öğrendim.Ama onlar benim gibi bir bağ ile düşünmedikleri için istediği gibi düşünsün kafasındaydılar.Biz bir hata yapmadık neyin kafasını yaşıyor bu kız diyorlardı.Haklılardı ama benim durumum farklıydı.


(FARKLI BİR HİKAYE DE BURADAN BAŞLAR...)

Hiçbir yol işe yaramayınca alakamın olmadığı onun resim kursundan arkadaşı bir kıza ulaştım.
Pek umudum yoktu ama twitterdan ona ulaştım bir çabayla cevap aldım.Ne benim ne arkadaşlarımın bir hatası olmadı ama bizimle konuşmuyor ben onu kaybetmek istemiyorum tadında Müge Anlıya bağlayaraktan bade süzerekten derdimi dillendirdim.Kız bana yakın ve samimi şekilde cevap verdi 1-2 gün içinde aramızı kurmayı onun sayesinde başardık.O da benim gözümde ayrı bir yer kazandı çünkü bana bir umut kazandırdı, ilerki günlerde de yine beni hayata bağlayacak kişiydi Seda.Adrenalin iğnesiydi benim için.

Kominikasyonu yeniden Seda sayesinde sağladık kızla, kendisiyle alakalı tweetlerimden de haberdar olması beni umutlandırdı ve nihayetinde barıştık.Sedaya çok şey borçluydum bundan da hep bahsettim ona.
Velhasılı kelam barışmamızın ardından tekrar asıl konuya geldiğimizde onu küsmemizin ardından ilk kez gördüğümde beni yine kalp sektesine uğratacak bakışı ve gülüşüyle yerle bir etti.Ebemi sikecek olduğunu bildiğim halde yine de bu bakışa kanalize oluyorum tıpkı pervanelerin ışığa ölüm uğruna bodos kamikaze yapması gibiydi :/
Bahsi geçince yine götüm başım ayrı oynadı konuya dönelim yıllardır hayatımdaydı bahsetmesemde
onu sevdiğimin farkındaydı; onun açısından arkadaş olarak.Benim açımdan hayvanat olarak çünkü
bir dediğini iki etmediği, her dediğini onayladığı normal arkadaşı olmaz insanın.Arkadaş dediğin kişi
yeri geldiğinde siktiri çektiğin, sırlarını paylaştığın yakın hissettiğin kişidir.Ben onu daima onayladım,
isteklerini yerine getirmek için seferber oldum ama onla hiç bir şey paylaşmadım çünkü onla paylaşacağım,
konu arkadaşlığımızı baltalayacaktı.

Tam da bu yüzden kendimi tutuyordum katlanıyordum...