Yol Ayrımları (LİSE DÖNEMİ)
İnsani ilişkilerimdeki rolüne dönecek olursam arkadaş
edinmemde başrollerdendi basketbol.Berbat bir lise 1 dönemi sonrasında Anadolu
lisesini bırakıp düz liseye geçmek gibi herkesin kolay vermeye cesaret
edemeyeceği bir kararı ivedilikle yapmıştım.Okul saatleri, arkadaşsızlık,
derslere ilgisizlik adına ne dersen de yıprandığım bir dönem sonrasında hemen
verdiğim kararla Üsküdar Burhan Felek Lisesine geçtim ve hayatımda verdiğim iyi
kararlardan biriydi.Belki eğitim seviyesi düşürmüş oldum, ingilizce altyapısını
çöpe atmış oldum,babamın dedemin ne okuduğumdan haberdar olmaması
ve hala daha okulumu Ataşehirde bölümümün bilişim olduğunu sanmaları
beni çileden çıkarsa da ruhen rahatlamak ve ferahlamak gibiydi okul
değiştirmek.
Yine yeni çocuk olmuştum belki ama az çok katlanılır
durumdaydı lise 1 kabusuna göre.Çünkü lise 1de sabahın karanlığında okula gidip
akşamın karanlığında dönmek ve günü yaşayamamak, uzun tenefüslerde yalnızlık
,arkadaşsızlık, sınıfın benden epey farklı telden çalan ahalisi ve hapishane
psikolojisi gibi bahçede volta atmak resmen çile gibiydi; çilemi doldurmuştum
yeni çocuk olarak kendimi tanıtmam gerekti;bu da basketbolum sayesinde
olacaktı.Sınıfın sporcularından oluşan nispeten düşük notlar alan duvar
tarafında konuşlandım.
Burda hala bağlarımı koparmadığım nadir insanlardan Sefa
Mertle sıkı bir rekabetimiz ama hiç sıkıntı yaşamadığım bir sıra arkadaşlığım
olacaktı.Kıyaslandığımız zamanlar oldu ama o da en az benim kadar iyi basketbol
oynuyordu;
benim aksime basketbolcuydu.İlk kez birine karşı rekabetimde
çirkeflik olmamıştı.Şu ana kadar kavgalar,kıskançlıklarla dolu rekabetler
yaşadım, onla dostluk bağlarına bağlı bir rekabet yaşadık bundan çok memnunum.
Okulda da saygınlığım sağlamlaşmıştı basketbol sayesinde.
Burhan Felek macerasında beni tek çileden çıkaran insan Dil
ve Anlatım hocası oldu.Kötü bir anı olmaktan çok zafer gözüyle bakıyorum bu
münakaşaya.Ben etrafımda sakin, iyi
huylu biri olarak bilinirim ve kimseyle bir sorunum
olmaz.Ama hem okula yeni gelmemin etkisiyle hem arka planda olmam yüzünden
tanıtamadım kendimi.İlkokuldan beridir bir çok insanda eğitim sistemimizin
savaş yarası gibi baktığım sözlüler ve tahtaya kalkma merasimine matematik
dersinden beri uyuzumdur.Kalkmamak için elimden geleni yapar, dualar eder,
kaçmanın her türlü yolunu arardım.Bu derste de farklı olmayacaktı.Derse katılan
yeri geldiğinde fikir belirten biriydim; tembel değildim.Ama belirtmeme rağmen
beni ısrarla tahtaya kaldırma mazoşistliğinin zevkine varan bu tek hücreli
inatçı, ilk dönemin sonundaki notlarımla beni bırakabileceği bir noktada onla
konuşmak ihtiyacında hissettim.Tek zayıf notumun bu ders olduğunu notlarımın
geçmeye yettiğini sessiz sakin biri ve derse katıldığımı belirttim ve notumu
45e tamamlanacağının sinyalini alarak rahatlamıştım...Karne günündeki şoka
kadar.İnsan ihaneti her dönemde yaşıyor.Bu oldukça basit bir örnek olsa da
insan nahoş sürprizlere, haksızlıklara tahammül edemiyor.Bu yalnızca okul
hayatında karşılaştığım bir kazıktı elbette hayatta ne voyvoda kazıkları
yemeniz mümkün.
Hele ki sözünü aldığım halde, aynı nota sahip bir
arkadaşımın geçirilmesi beni iyice hırslandırdı.Nitekim Şubat tatilinde bunu
gurur meselesi yaptım ve savaşa çevirdim kafamda.Nasıl bir travma yarattıysa
rüyalarımda bile konu aynıydı.Neyse ki intikamım ve benim okulda duruşumu
belirleyecek konuşmaya az kalmıştı.Tatilin bitimiyle
birlikte bu hocanın ilk dersinde kimler ilk dönem notu zayıf
geldi sorusuyla hareketlendim.Beni ima ederek bunu hakketiğimizi ve bundan ders
çıkarmamız gerektiği söyledi.O yaşlarda birine bunu olgunlukla karşılamasını
beklemek vizyonsuz bir hocanın yapacağı iştir.Ben çok konuşmayan biri olarak
burada duruşumu keskinleştirdim ve o hocaya karşı yapılan ilk ve tek ültimatomu
veren kişi oldum.Zira notla korkutan ve dersle alakalı şeyleri kişiselleştiren
bir hocaydı.
Ben bu durumda hiç olmadığım kadar gözükaraydım ve başladım
''beni kastediyorsanız ben size de belirttiğim gibi dersten geçirebileceğiniz
bir durumdaydım, konuşmamızda da olumlu yanıt aldım karne günü şaşırttınız''
dedim.
O da sanki altı çok doluymuş gibi ''Tatilde düşünseydin seni
neden bıraktığımı'' dedi.Ben ses tonumu keskinleştirerek, biraz da duygusal bir
ruh haliyle ''yeterince düşündüm, yaptığınız haksızlıktı'' dedim ve
oturdum(dışarıdan bana aktarılanlara göre hocaya uçan tekme atma, aduket çekme
modundaymışım).
O anlarda kimsenin benden öyle bir çıkış beklemediği üzere
çölde sessizlik ve durgunluk üzerine
geçen toz toprak topağı geçer gibi bir an yaşandı, saat sesi
bile belirginleşti herkes buz kesti ve ''iyi konuştun piç'' bakışları eşliğinde
oturdum.Belediye başkanlığına aday ol oyum sana moduna soktum cemaati.
Tenefüste bu duruşumdan dolayı tebrikler ve tabi abartılar
eşliğinde cümlelere maruz kaldım.Ağzının payını verdin, en son hocayı dövücen zannettik falan gibi gazladılar ama bu
yalnızca başlangıçtı ki dediğimi 3 sene boyunca yerine
getirmek tabiri yerindeyse bu mikrobu ''göt etmek'' beni
tarifi imkansız gururlandırıyordu.Üç sene boyunca yine onun istediği gibi
tahtaya kalkmak, sözlülerle geçmedi ama ben sırf bu eğitimci görünümlü hamam
böceğini göt etmek için hep en yüksek
notları aldım ve
her seferinde gözünün içine ''ya işte yarram öyle oluyo''
bakışıyla bitirdik liseyi de... O
hocaya gerçek hislerimi hiçbir zaman belirtemedim ama o anlıyordur zaten;
oturduğumuz duvar kenarının bir çok derste olduğu gibi Dil ve Anlatım dersinden
de benim yardımımla geçmeleri ve bunu gözünün içine bakarak yapmam hayatımda
galibiyet dediklerimdendi.Sıra arkadaşımla ne hikmetse hep yakın notlar alırdık
Allahın işi işte akıl sır ermiyor :) Hatta üzerinden kaç sene geçse de geçen
günlerde Smç ile duygu dolu anlar
yaşadık bu konuda.Kanka senin sayende bitirdim liseyi dedi.Azcık
ağlaştık falan sonra kendimize bir çekidüzen verdik noluyoruz amk!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder