20 Şubat 2015 Cuma

GEL BURAYA LİSELİ!

Yol Ayrımları (LİSE DÖNEMİ)
İnsani ilişkilerimdeki rolüne dönecek olursam arkadaş edinmemde başrollerdendi basketbol.Berbat bir lise 1 dönemi sonrasında Anadolu lisesini bırakıp düz liseye geçmek gibi herkesin kolay vermeye cesaret edemeyeceği bir kararı ivedilikle yapmıştım.Okul saatleri, arkadaşsızlık, derslere ilgisizlik adına ne dersen de yıprandığım bir dönem sonrasında hemen verdiğim kararla Üsküdar Burhan Felek Lisesine geçtim ve hayatımda verdiğim iyi kararlardan biriydi.Belki eğitim seviyesi düşürmüş oldum, ingilizce altyapısını çöpe atmış oldum,babamın dedemin ne okuduğumdan haberdar olmaması
ve hala daha okulumu Ataşehirde bölümümün bilişim olduğunu sanmaları beni çileden çıkarsa da ruhen rahatlamak ve ferahlamak gibiydi okul değiştirmek.
Yine yeni çocuk olmuştum belki ama az çok katlanılır durumdaydı lise 1 kabusuna göre.Çünkü lise 1de sabahın karanlığında okula gidip akşamın karanlığında dönmek ve günü yaşayamamak, uzun tenefüslerde yalnızlık ,arkadaşsızlık, sınıfın benden epey farklı telden çalan ahalisi ve hapishane psikolojisi gibi bahçede volta atmak resmen çile gibiydi; çilemi doldurmuştum yeni çocuk olarak kendimi tanıtmam gerekti;bu da basketbolum sayesinde olacaktı.Sınıfın sporcularından oluşan nispeten düşük notlar alan duvar tarafında konuşlandım.
Burda hala bağlarımı koparmadığım nadir insanlardan Sefa Mertle sıkı bir rekabetimiz ama hiç sıkıntı yaşamadığım bir sıra arkadaşlığım olacaktı.Kıyaslandığımız zamanlar oldu ama o da en az benim kadar iyi basketbol oynuyordu;
benim aksime basketbolcuydu.İlk kez birine karşı rekabetimde çirkeflik olmamıştı.Şu ana kadar kavgalar,kıskançlıklarla dolu rekabetler yaşadım, onla dostluk bağlarına bağlı bir rekabet yaşadık bundan çok memnunum.
Okulda da saygınlığım sağlamlaşmıştı basketbol sayesinde.

Burhan Felek macerasında beni tek çileden çıkaran insan Dil ve Anlatım hocası oldu.Kötü bir anı olmaktan çok zafer gözüyle bakıyorum bu münakaşaya.Ben etrafımda sakin, iyi
huylu biri olarak bilinirim ve kimseyle bir sorunum olmaz.Ama hem okula yeni gelmemin etkisiyle hem arka planda olmam yüzünden tanıtamadım kendimi.İlkokuldan beridir bir çok insanda eğitim sistemimizin savaş yarası gibi baktığım sözlüler ve tahtaya kalkma merasimine matematik dersinden beri uyuzumdur.Kalkmamak için elimden geleni yapar, dualar eder, kaçmanın her türlü yolunu arardım.Bu derste de farklı olmayacaktı.Derse katılan yeri geldiğinde fikir belirten biriydim; tembel değildim.Ama belirtmeme rağmen beni ısrarla tahtaya kaldırma mazoşistliğinin zevkine varan bu tek hücreli inatçı, ilk dönemin sonundaki notlarımla beni bırakabileceği bir noktada onla konuşmak ihtiyacında hissettim.Tek zayıf notumun bu ders olduğunu notlarımın geçmeye yettiğini sessiz sakin biri ve derse katıldığımı belirttim ve notumu 45e tamamlanacağının sinyalini alarak rahatlamıştım...Karne günündeki şoka kadar.İnsan ihaneti her dönemde yaşıyor.Bu oldukça basit bir örnek olsa da insan nahoş sürprizlere, haksızlıklara tahammül edemiyor.Bu yalnızca okul hayatında karşılaştığım bir kazıktı elbette hayatta ne voyvoda kazıkları yemeniz mümkün.
Hele ki sözünü aldığım halde, aynı nota sahip bir arkadaşımın geçirilmesi beni iyice hırslandırdı.Nitekim Şubat tatilinde bunu gurur meselesi yaptım ve savaşa çevirdim kafamda.Nasıl bir travma yarattıysa rüyalarımda bile konu aynıydı.Neyse ki intikamım ve benim okulda duruşumu belirleyecek konuşmaya az kalmıştı.Tatilin bitimiyle
birlikte bu hocanın ilk dersinde kimler ilk dönem notu zayıf geldi sorusuyla hareketlendim.Beni ima ederek bunu hakketiğimizi ve bundan ders çıkarmamız gerektiği söyledi.O yaşlarda birine bunu olgunlukla karşılamasını beklemek vizyonsuz bir hocanın yapacağı iştir.Ben çok konuşmayan biri olarak burada duruşumu keskinleştirdim ve o hocaya karşı yapılan ilk ve tek ültimatomu veren kişi oldum.Zira notla korkutan ve dersle alakalı şeyleri kişiselleştiren bir hocaydı.
Ben bu durumda hiç olmadığım kadar gözükaraydım ve başladım ''beni kastediyorsanız ben size de belirttiğim gibi dersten geçirebileceğiniz bir durumdaydım, konuşmamızda da olumlu yanıt aldım karne günü şaşırttınız'' dedim.
O da sanki altı çok doluymuş gibi ''Tatilde düşünseydin seni neden bıraktığımı'' dedi.Ben ses tonumu keskinleştirerek, biraz da duygusal bir ruh haliyle ''yeterince düşündüm, yaptığınız haksızlıktı'' dedim ve oturdum(dışarıdan bana aktarılanlara göre hocaya uçan tekme atma, aduket çekme modundaymışım).



O anlarda kimsenin benden öyle bir çıkış beklemediği üzere çölde sessizlik ve durgunluk üzerine
geçen toz toprak topağı geçer gibi bir an yaşandı, saat sesi bile belirginleşti herkes buz kesti ve ''iyi konuştun piç'' bakışları eşliğinde oturdum.Belediye başkanlığına aday ol oyum sana moduna soktum cemaati.



Tenefüste bu duruşumdan dolayı tebrikler ve tabi abartılar eşliğinde cümlelere maruz kaldım.Ağzının payını verdin, en son hocayı dövücen zannettik falan gibi gazladılar ama bu yalnızca başlangıçtı ki dediğimi 3 sene boyunca yerine
getirmek tabiri yerindeyse bu mikrobu ''göt etmek'' beni tarifi imkansız gururlandırıyordu.Üç sene boyunca yine onun istediği gibi tahtaya kalkmak, sözlülerle geçmedi ama ben sırf bu eğitimci görünümlü hamam böceğini  göt etmek için hep en yüksek notları aldım ve
her seferinde gözünün içine ''ya işte yarram öyle oluyo'' bakışıyla bitirdik liseyi de... O hocaya gerçek hislerimi hiçbir zaman belirtemedim ama o anlıyordur zaten; oturduğumuz duvar kenarının bir çok derste olduğu gibi Dil ve Anlatım dersinden de benim yardımımla geçmeleri ve bunu gözünün içine bakarak yapmam hayatımda galibiyet dediklerimdendi.Sıra arkadaşımla ne hikmetse hep yakın notlar alırdık Allahın işi işte akıl sır ermiyor :) Hatta üzerinden kaç sene geçse de geçen günlerde Smç ile duygu dolu anlar  yaşadık bu konuda.Kanka senin sayende bitirdim liseyi dedi.Azcık ağlaştık falan sonra kendimize bir çekidüzen verdik noluyoruz amk!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder